GÖÇ VE EKONOMİ ÖNCELİKLİ
Nisan ayında, bu anlaşmanın SPD üyeleri ve CDU ile CSU’nun parti kurulları tarafından onaylanması gerekecek. CDU Genel Başkanı Friedrich Merz’in liderliğindeki yeni federal hükümetin Mayıs ayında göreve başlaması bekleniyor. CDU, CSU ve SPD arasında imzalanan 144 sayfalık yeni federal hükümet ittifak anlaşmasının önemli noktalarını değerlendirdim:
EKONOMİK DEĞİŞİM ÖNCELİKLİ
Almanya, mevcut ekonomik zorluklarla başa çıkmak amacıyla ittifak anlaşmasında ekonomik çözümlere öncelik veriyor. Anlaşmaya göre, şirketler ve tüketiciler için bürokratik engellerin kaldırılması hedefleniyor. Yüksek vergilerin düşürülmesi de önemli maddeler arasında yer alıyor. Kurumlar vergisi, 2028 yılından itibaren beş aşamada her seferinde bir puan düşürülerek azaltılacak. Ayrıca, elektrik maliyetlerinin artışını engellemek için elektrik vergisi en düşük seviyeye çekilecek. Enerji yoğun çalışan firmalar için sanayi elektrik fiyatı uygulaması başlatılması planlanıyor. Enerji alanındaki katkı payları ve şebeke ücretlerinin de azaltılması hedefleniyor. Genel olarak, CDU, CSU ve SPD, düşük veya normal gelirli bireylerin daha az vergi ödemesini amaçlıyor. Bu düzenlemelerin yasama döneminin ortasında, yani yaklaşık iki yıl içinde hayata geçirilmesi öngörülüyor. Son hükümete, özellikle Yeşiller Partisi tarafından yasalaştırılan ve ekonomiye ağır bir yük getiren iklim yasalarının bir kısmının geri alınması veya içeriklerinin değiştirilmesi yeni ittifak anlaşmasında öngörülüyor.
ABD İLE TİCARETTE SORUN İSTENMİYOR
İttifak anlaşmasında, Trump döneminde Avrupa Birliği’ne uygulanan yüzde 20 ek vergi konusuna fazla değinilmiyor. Yeni Almanya federal hükümeti, ABD ile yaşanan ek gümrük vergisi sorununu kısaca ele alarak sadece bir cümleye yer veriyor: “ABD ile orta vadede bir serbest ticaret anlaşması hedefliyoruz; kısa vadede ise bir ticaret anlaşmazlığından kaçınmak istiyoruz ve Atlantik’in her iki yakasında da ithalat vergilerinin azaltılmasına odaklanıyoruz.” Bu durum, yeni Almanya federal hükümetinin ABD ile tartışmaları büyütmeden, her iki tarafı da memnun edecek ticari ilişkilerde çözüm odaklı bir yaklaşım benimsediğini gösteriyor.
SOSYAL YARDIMLAR KISITLANACAK
Anlaşmaya göre mevcut ‘Vatandaşlık Parası’ (Bürgergeld) kaldırılacak ve yerine ‘Temel Güvence’ (Grundsicherung) sistemi getirilecek. Bu sistemle işsizlerin aktif olarak iş aramaları teşvik edilecek ve işsizlere sağlanan birçok sosyal yardım birleştirilecek. Çalışabilecek durumda olup makul iş tekliflerini sürekli reddeden kişilerin yardımları tamamen kesilecek. Sosyal yardım alan kişilerin mal varlığı, sosyal yardım alma sınırını değiştirecek şekilde ve kişinin yaşam boyu emeğine göre belirlenecek. Bu durum, birçok kişinin, özellikle göçmenlerin sosyal yardım almasını zorlaştıracak.
GÖÇTE GERİ GÖNDERME ATAĞI VE “TURBO VATANDAŞLIK” KALDIRILACAK
Yeni federal hükümeti oluşturacak CDU, CSU ve SPD, göç politikası konusunda bir ‘geri gönderme atağı’ üzerinde anlaştı. Federal hükümetin gönüllü kabul programları olabildiğince sona erdirilecek. Ayrıca, kısıtlı koruma statüsüne sahip mülteciler, iki yıl boyunca aile bireylerini Almanya’ya getiremeyecek. Bu kişilere aile birleşimi yalnızca istisnai durumlarda mümkün olacak. Önceki Scholz hükümetinin, üç yıl içinde hızlı Alman vatandaşlığına geçiş imkanı sağlayan uygulaması kaldırılacak. Bir yıl önce yürürlüğe giren çifte vatandaşlık uygulamasında ise yeni ittifak anlaşmasında bir kısıtlama öngörülmüyor. Bu durum, Almanya’da yaşayan birçok Türk vatandaşını rahatlatacak.
TÜRKİYE ÖNEMLİ VE STRATEJİK BİR ORTAK
CDU, CSU ve SPD arasında varılan ittifak anlaşmasında Türkiye ile ilişkiler de yer almakta. Yeni ittifak anlaşmasında Almanya-Türkiye ilişkilerine iki yerde atıfta bulunulmakta. Bu, yeni Almanya federal hükümetinin Türkiye ve Almanya’da yaşayan Türklere verdiği önemi göstermektedir. Anlaşmada Türkiye ile ilişkiler şu şekilde ifade ediliyor: “Türkiye, NATO içinde önemli bir stratejik ortak, AB’nin komşusu ve Orta Doğu’da etkili bir aktördür. Güvenlik politikalarından göç konularına kadar uzanan alanlarda, Türkiye ile birlikte jeopolitik zorluklarla ortak şekilde mücadele etmek istiyoruz…”. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği konusunda ise ittifak anlaşmasında; “AB ile Türkiye arasındaki ilişkiler özel bir stratejik öneme sahiptir. Türkiye’nin AB’nin değerler sisteminden giderek daha fazla uzaklaşmasından üzüntü duyuyoruz.” denilmektedir. Bu ifadeler, Almanya’nın Türkiye ile ilişkilerini stratejik bir düzeyde sürdürmek istediğini açıkça göstermektedir.
İsmail Akpınar
Ekonomist