Pazartesi, Kasım 17, 2025
spot_img
Ana Sayfa Blog

Atatürk, Nürnberg’de saygı ile anıldı

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ebediyete intikalinin 87. yıldönümünde, Türkiye’nin Nürnberg Başkonsolosluğu’nda düzenlenen törenle anıldı.

GENİŞ KATILIMLA GERÇEKLEŞTİ

Öğretmen Ahmet Şirin’in sunuculuğunu yaptığı Anma Töreni’nde, Başkonsolos Fatma Taşan Cebeci, Konsolos İrem Şahin Chalupka, Muavin Konsolos Arzu Çağlayan, Ataşe Bahadır Urhan, Din Hizmetleri Ataşesi Necmettin Saydan, Eğitim Ataşesi Mustafa İkbal, Çalışma Ataşesi Ali Haksever, Başkonolosluk personeli, Türk Sivil Toplum Kuruluşları adına başkan ve temsilcileri ile vatandaşlarımız hazır bulundu.

SAYGI DURUŞU VE İSTİKLAL MARŞIYLA BAŞLADI

Tören, saat 09:05’te Atatürk’ün aziz hatırası önünde gerçekleştirilen saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Ardından sinovizyon gösteri yapıldı.

“ATATÜRK SADECE BİR LİDER DEĞİL, BİR MİLLETİN YENİDEN DOĞUŞUDUR”

Törende konuşan Nürnberg Başkonsolosu Fatma Taşan Cebeci, Atatürk’ün yalnızca Türk milletinin değil, tüm dünyanın kaderini olumlu yönde etkileyen bir lider olduğunu vurguladı. Cebeci, “Saatler 09.05’i gösterdiğinde bizleri yalnızca bir lideri değil, bir milletin yeniden doğuşunu, özgürlüğe ve çağdaşlığa olan sarsılmaz inancını anıyoruz” dedi.

“VİZYONER BİR DEVLET ADAMI VE BARIŞIN SAVUNUCUSU”

Cebeci, Atatürk’ün hem askeri hem de siyasi dehasıyla tarihe yön verdiğini belirterek, “Atatürk, nadir bir dahi, vizyoner bir devlet adamı, büyük bir komutan ve aynı zamanda ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesinin mimarı olarak barışın en güçlü savunucularından biri olmuştur” ifadelerini kullandı.

“CUMHURİYETİMİZ, BİZE EMANET EDİLMİŞ BİR DEĞERDİR”

Başkonolos Cebeci, Cumhuriyetin, Atatürk’ün bizlere bıraktığı en büyük miras olduğunu dile getirerek, “Cumhuriyetimiz, aklın ve bilimin rehberliğinde kurulan, özgür düşüncenin ve eşit yurttaşlığın teminatıdır. Bu emaneti korumak ve daha ileriye taşımak hepimizin ortak sorumluluğudur” dedi.

“TÜRKİYE, ATATÜRK’ÜN YOLUNDA GÜÇLENEREK İLERLİYOR”

Cebeci, Türkiye’nin bugün savunma sanayisinden eğitime, sağlıktan enerjiye kadar pek çok alanda önemli ilerlemeler kaydettiğini belirterek, “Ülkemiz, Atatürk’ün benimsediği laik, sosyal ve hukuk devleti ilkeleri doğrultusunda, güçlü altyapısı, girişimci insan gücü ve uluslararası itibarıyla saygın bir konuma ulaşmıştır” şeklinde konuştu.

“ATATÜRK VE KAHRAMANLARIMIZI RAHMETLE ANIYORUZ”

Başkonolos Cebeci konuşmasını, “Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, Milli Mücadele kahramanlarımızı ve vatanı uğruna canını feda eden aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum” sözleriyle tamamladı.

 

“KATILIMCILARA TEŞEKKÜR ETTİ”

Törenin sonunda Başkonolos Cebeci, programa katılan vatandaşlara, mesai arkadaşlarına ve basın mensuplarına teşekkür ederek, “Atamızın yolunda birlik, beraberlik ve Cumhuriyet bilinciyle ilerlemeye devam edeceğiz” dedi.

Messi bombası! Galatasaray Lionel Messi’yi kiralık olarak getirebilir mi?

Futbol dünyası bir kez daha Lionel Messi’nin ismini konuşuyor. Alman basınına göre Arjantinli efsane, 2026 Dünya Kupası hazırlıkları kapsamında Galatasaray forması giymeye hazırlanabilir.
RAN.de’nin haberine göre sarı-kırmızılılar, Messi’yi Inter Miami’den kısa süreli kiralık olarak transfer etmek istiyor.

Galatasaray’dan dev plan: Avrupa’ya mesaj verme zamanı

Galatasaray, sezon başında Victor Osimhen ve Leroy Sané gibi yıldız transferlerle Avrupa’da ses getirmişti. Kulüp yöneticilerinin şimdi hedefinde futbol tarihinin en büyük isimlerinden biri var: Lionel Messi.

Türk basınında da sıkça yer alan transfer uzmanı Zeki Uzundurukan’a göre, Galatasaray yönetimi Messi’nin temsilcileriyle temas kurdu ve bir finans planı sundu.
Habere göre, Galatasaray Messi’nin 10 milyon euroluk yıllık maaşının dört aylık kısmını (yaklaşık 3,3 milyon euro) ödemeye hazır. Forma satışları ve sponsorluk gelirleriyle bu maliyetin karşılanabileceği belirtiliyor.

Messi cephesinde de mantıklı bir seçenek

MLS sezonu 6 Aralık 2025’te sona eriyor ve ABD ligi, 2026 yazındaki Dünya Kupası nedeniyle geç başlayacak. Bu durum Messi için uzun bir boşluk anlamına geliyor.
Galatasaray’a kısa süreli bir transfer, efsane oyuncuya hem Avrupa’da forma ritmi kazanma hem de Arjantin Milli Takımı’na formda dönme fırsatı sağlayabilir.

Messi bu konuda NBC’ye verdiği röportajda,

“Her gün vücudumun ne kadar hazır olduğunu yeniden değerlendiriyorum. Eğer milli takımıma katkı sağlayabileceksem, Dünya Kupası’nda olmak isterim,”
ifadelerini kullanmıştı.

Icardi detayı: Geçmişteki gerginlik yeniden mi gündeme gelecek?

Olası transferde tek soru işareti, Mauro Icardi. Messi ile Icardi’nin arasının geçmişte, Wanda Nara ve Maxi Lopez olayı nedeniyle bozuk olduğu iddia edilmişti.
Ancak yıllar sonra bu gerginliğin azaldığı, Icardi’nin de Wanda Nara’dan ayrılmasıyla konunun geride kaldığı konuşuluyor.
Yani olası bir Messi–Icardi buluşması, geçmişin aksine bu kez Galatasaray’ın rüyası olabilir.

Transfer gerçekleşirse hem “CimBom” hem Messi kazanır

Uzmanlara göre bu transfer, hem Galatasaray hem Messi için tam bir kazan-kazan senaryosu.
Galatasaray, dünya futbolunun en büyük yıldızlarından birini kadrosuna katarak uluslararası vitrine çıkabilir.
Messi ise, son Dünya Kupası’na hazırlanmak için üst düzey bir Avrupa takımıyla form tutma fırsatı yakalayabilir.

TÜRK FUTBOLUNDA BAHİS SORUŞTURMASI: 21 KİŞİYE GÖZALTI KARARI

İSTANBUL – Türkiye’de futbol dünyasını sarsan bahis soruşturması kapsamında geniş çaplı bir operasyon başlatıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma çerçevesinde 21 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarıldı.

Emniyet güçlerinin İstanbul merkezli olarak yürüttüğü operasyonlar birçok ilde eş zamanlı gerçekleştirildi. Aralarında 17 hakem, bir Süper Lig kulübü başkanı ve bazı eski kulüp yöneticilerinin de bulunduğu kişiler gözaltına alındı.

HAKEMLER VE YÖNETİCİLER ŞÜPHELİ LİSTESİNDE

Soruşturma kapsamında gözaltına alınan isimler arasında Eyüpspor Başkanı Murat Ö. ve Kasımpaşa Spor Kulübü’nün eski dernek başkanı Fatih S. da yer alıyor. Şüphelilerin, çeşitli maçlarda yasa dışı bahis bağlantıları üzerinden kazanç sağladıkları iddia ediliyor.

SAVCILIKTAN AÇIKLAMA

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı kaynakları, operasyonun “Türk futbolunda temiz bir sayfa açmak” amacıyla yürütüldüğünü belirtti.
Soruşturmanın, Futbol Federasyonu (TFF) ve MASAK tarafından sağlanan mali veriler doğrultusunda genişletileceği öğrenildi.

TFF YAKINDAN TAKİP EDİYOR

Türkiye Futbol Federasyonu, konuyla ilgili olarak “adil yargı sürecinin tamamlanmasını” beklediklerini açıkladı. Federasyon, soruşturmanın sonucuna göre gerekli disiplin işlemlerinin uygulanacağını bildirdi.

GÖZLER YENİ GELİŞMELERDE

Bahis soruşturması, Türk futbolunda son yılların en kapsamlı adli operasyonlarından biri olarak değerlendiriliyor.
Soruşturmanın ilerleyen günlerde yeni isimleri ve yeni bağlantıları da ortaya çıkarabileceği ifade ediliyor.

SURİYELİ GÖÇÜ AZALDI, GERİ DÖNENLERİN SAYISI ARTTI

WIESBADEN –Almanya’ya Suriye’den gelen göçte dikkat çekici bir düşüş yaşandı. Federal İstatistik Dairesi (Destatis) verilerine göre, Ocak-Eylül 2025 döneminde Almanya’ya gelen Suriyeli sayısı yaklaşık 40 bin oldu. Bu, 2024’ün aynı dönemine göre %46,5’lik bir azalma anlamına geliyor.

GERİ DÖNÜŞLER YÜZDE 35 ARTTI

Aynı dönemde Almanya’dan Suriye’ye dönen Suriyelilerin sayısı %35,3 arttı. Bu gelişme, 2024 sonunda Suriye’deki siyasi değişim ve rejimin sona ermesiyle ilişkilendiriliyor.

1,22 MİLYON SURİYE KÖKENLİ İNSAN YAŞIYOR

2024 yılı itibarıyla Almanya’da 1,22 milyon Suriyeli kökenli kişi bulunuyor. Bunların %81’i göçle gelmiş, %19’u ise Almanya’da doğmuş durumda. Yaklaşık %24’ü Alman vatandaşlığına geçmiş durumda. 2024 yılında 83 bin 200 Suriyeli Alman vatandaşı oldu.

YOĞUNLUK NRW’DE

Suriyelilerin en yoğun yaşadığı eyalet Kuzey Ren-Vestfalya (NRW). Yaklaşık 363 bin kişi, yani her üç Suriyeliden biri bu bölgede yaşıyor. Ardından Niedersachsen, Baden-Württemberg ve Bayern geliyor.

GENÇ VE EĞİTİM AŞAMASINDA BİR TOPLULUK

Suriyeli kökenlilerin yaş ortalaması 26,6 yıl. Bu, Almanya’daki göçmen ortalamasından oldukça genç bir yaş. 15-64 yaş grubundaki Suriyelilerin %46’sı çalışıyor, %8’i işsiz, %47’si ise eğitimde veya iş gücü dışında.
Bu durum, grubun önemli bir kısmının hâlâ eğitim ve uyum sürecinde olduğunu gösteriyor.

ÇOĞU GEÇİCİ KORUMA STATÜSÜNDE

2024 sonunda Almanya’da koruma statüsüne sahip Suriyelilerin sayısı 642 bin olarak açıklandı. Bunların büyük kısmı mülteci ya da ikincil (subsidiär) koruma statüsüne sahip.

AŞIRI SAĞCILAR RAHATSIZ

Bazı çevreler bu rakamları “ülke üzerindeki göç baskısının azaldığı” şeklinde yorumlasa da, aşırı sağcı kesimler “hala çok fazla Suriyeli var” diyerek tepki gösteriyor.
Uzmanlara göre bu tepkiler, özellikle doğu eyaletlerinde aşırı sağın oy oranlarını artıran en önemli etkenlerden biri haline geldi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel hakkında soruşturma başlatıldı

İstanbul – Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel hakkında, “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçlarından soruşturma başlatıldı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamada, Özel’in Ümraniye’de düzenlenen partisinin mitinginde yaptığı konuşmada, “İmamoğlu çıkar amaçlı suç örgütüne” yönelik soruşturmaları yürüten yargı mensuplarını hedef aldığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hitaben “Bundan sonra, etrafındakine, talimat verdiğine, bizimle uğraşan itine, köpeğine sahip çık” ifadelerini kullandığı belirtildi.

Açıklamada, söz konusu ifadeler nedeniyle Özel hakkında “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçlarından resen soruşturma başlatıldığı bildirildi.

Soğukta titreyen kadına yardım eli

Almanya’nın Bingen kentinde yaşanan olayda, soğuk hava nedeniyle zor durumda kalan yaşlı bir kadına bir vatandaşın gösterdiği duyarlılık hayat kurtardı.

Olay, 6 Kasım 2025 günü sabaha karşı saat 02.16 sularında meydana geldi. 28 yaşındaki Eltville’li bir vatandaş, Bingen Tren İstasyonu’ndaki otobüs durağında yaşlı bir kadının uzun süredir oturduğunu fark ederek polise haber verdi. Havanın oldukça soğuk olması nedeniyle kadının durumundan endişe eden genç adamın ihbarı üzerine polis ekibi hemen olay yerine yönlendirildi.

Polis ekipleri durağa ulaştığında, 60 yaşlarında olduğu belirlenen evsiz kadının şiddetli şekilde titrediğini ve ileri derecede üşümüş olduğunu tespit etti. Kadına ilk müdahale olarak bir kurtarma battaniyesi verildi. O esnada olay yerine geri dönen duyarlı vatandaş, polislerin önünde yaşlı kadına bir miktar para yardımı yaptı.

Daha sonra kadının sağlık durumu kontrol altına alınarak yakındaki Heilig-Geist Hastanesine götürüldü ve tedavi altına alındı.

Bingen Polisi, vatandaşın bu örnek davranışını “Zivilcourage” (sivil cesaret) olarak nitelendirerek teşekkür etti.

ZAM KARARI SOSYAL MEDYADA TEPKİ ÇEKTİ

ARTAN ET FİYATLARI MARKALARI ZORLUYOR

Egetürk’ün zam kararı, Almanya genelinde et ve şarküteri sektöründeki fiyat artışlarının yeni bir yansıması olarak değerlendiriliyor.
Sekiz yıl önce 3,49–3,99 euro civarında olan kıyma fiyatı bugün 12–13 euro seviyesine çıktı. Bu yükseliş, hem üreticileri hem de perakendecileri ciddi maliyet baskısı altında bıraktı.

Sektör temsilcileri, “Sorun sadece Egetürk’ün zam kararı değil, tüm et piyasasının kontrolsüz bir şekilde yükselmesi” görüşünde birleşiyor.

POLONYA ETİ ALMANYA FİYATINA SATILIYOR

Uzmanlara göre, piyasada satılan birçok et ürünü Polonya, Hollanda ve Romanya gibi ülkelerden düşük maliyetle ithal ediliyor.
Ancak bu etler Almanya pazarında yerli üretimle aynı fiyatlardan satılarak tüketiciye sunuluyor. Bu durum, kalite ve etik tartışmalarını da beraberinde getiriyor.

Tüketiciler, özellikle son yıllarda “ucuz ama kalitesiz ithal etin” piyasada daha fazla yer almaya başladığını ve bunun hem lezzet hem sağlık açısından kaygı yarattığını belirtiyor.

DÖNERDE KALİTE DÜŞÜŞÜ DİKKAT ÇEKİYOR

Sadece market ürünlerinde değil, restoran sektöründe de benzer bir tablo gözleniyor.
Birçok tüketici, son dönemde dönerlerde kullanılan etin kalitesinin bariz biçimde düştüğünü söylüyor.
Korona salgını öncesi ortalama 3 euroya satılan döner, bugün 6 ile 10 euro arasında değişiyor.

Artan maliyetlere rağmen lezzet ve kalite standartlarının korunamadığına dikkat çeken sektör gözlemcileri, “Fiyat iki katına çıktı ama kalite yarıya indi” yorumunda bulunuyor.

SEKTÖRDE BİRLİK ÇAĞRISI YÜKSELİYOR

Market sahipleri ve işletmeciler, bu gidişata karşı tek çözümün birlik ve ortak hareket olduğunu savunuyor.
Bazı görüşlere göre, Türk markaları, toptancılar ve restoranlar bir araya gelerek ortak tedarik ağları kurmalı.

“Yerel Alman market zincirleri artık helal gıdaya giriyor. Eğer biz birleşmezsek, rekabet edemeyiz” ifadeleri, sosyal medyada en sık paylaşılan yorumlar arasında yer aldı.

YÜKSELEN MALİYETLER VE REKABET BASKISI SÜRECEK GİBİ

Uzmanlar, Almanya’daki gıda sektöründe fiyat artışlarının kısa vadede durmasının mümkün olmadığını belirtiyor.
Artan enerji giderleri, ithalat maliyetleri ve tedarik zinciri sorunları, üreticilerin üzerinde ciddi baskı oluşturuyor.

Sektör temsilcileri, uzun vadede çözüm için şeffaf fiyat politikaları, kalite denetimi ve güçlü işbirliği çağrısı yapıyor.
Aksi halde hem markalar hem tüketiciler için “yüksek fiyat–düşük kalite” kısır döngüsünün devam edeceği uyarısında bulunuluyor.

Almanya’da trende iki Türk gözaltına alındı: Biri hapse gönderildi, diğeri sınır dışı edildi

FREILASSING’DE SINIR KONTROLÜ

Almanya Federal Polisi (Bundespolizei), 3 Kasım Pazartesi öğleden sonra Avusturya’dan gelen uluslararası bir trende yaptığı kontrol sırasında iki Türk vatandaşını gözaltına aldı. Her iki kişi de farklı suçlardan dolayı arama listesinde yer alıyordu.

37 YAŞINDAKİ TÜRK HAPSE GÖNDERİLDİ

Freilassing tren istasyonunda yakalanan 37 yaşındaki Türk vatandaşı, 2014 yılında Almanya’dan Türkiye’ye sınır dışı edilmiş ve 7 yıllık giriş yasağı almıştı. Ancak yasağa rağmen yeniden ülkeye girmeye çalıştı.
Polis kontrolünde hakkında beş ayrı arama kaydı bulunduğu ortaya çıktı.
Berlin Savcılığı, şahsı silahlı gasp ve uyuşturucu ticareti suçlarından arıyordu. Altı yıl altı ay hapis cezasının kalan 588 gününü henüz tamamlamadığı belirlendi.
Ayrıca Potsdam Savcılığı da uyuşturucu bulundurma suçundan 31 gün daha hapis cezası için arama kararı çıkarmıştı.
37 yaşındaki zanlı, 4 Kasım’da Federal Polis ekiplerince cezaevine teslim edildi.

51 YAŞINDAKİ TÜRK SINIR DIŞI EDİLDİ

Aynı trende bulunan 51 yaşındaki başka bir Türk vatandaşı da Berlin Eyalet Göç Dairesi’nin (LEA) talimatıyla gözaltına alındı.
Söz konusu kişi, Eylül ayında dolandırıcılık ve benzeri suçlar nedeniyle Almanya’dan sınır dışı edilmişti. Kendisine bir yıllık giriş yasağı uygulanmasına rağmen ülkeye geri dönmeye çalıştığı belirlendi.
Federal Polis, şahıs hakkında yasaklı giriş denemesi nedeniyle soruşturma başlattı.
Gerekli işlemlerin ardından zanlı, 5 Kasım Salı günü uçakla Türkiye’ye geri gönderildi.

 

Smoothie şişeleri kayıp kadınlar için umut olacak

İkbal ÖZAKINCI – Mustafa AKBABA / HAMBURG

Yeni arama kampanyası başladı

Almanya merkezli meyve suyu üreticisi True Fruits, kayıp iki kadının fotoğraflarını dört hafta boyunca smoothie şişelerinde yayınlayacak. Şişeler Almanya, Avusturya ve İsviçre’de yaklaşık 30.000 markette satışa sunulacak.

Hamburg Winterhuder Marktplatz’da da Hilal Ercan için dev bir plakat asıldı. Plakatta Hilal’in çocukluk fotoğrafı ve 100.000 Euro ödül bilgisi yer alıyor. Büyük beyaz harflerle “Kardeşime ne yaptın?” yazısı bulunuyor ve Hilal’in kardeşi Abbas doğrudan suçu işleyen kişiye sesleniyor.

Kayıp kadınlar kimler?

Scarlett Salice, beş yıl önce Güney Kara Ormanlar’da yaptığı bir yürüyüşten sonra kayboldu. Hilal Ercan ise 1999 yılında Hamburg-Lurup’daki bir alışveriş merkezinden çıktıktan sonra bir daha görülmedi. Firma sözcüsü, “Aileler için yeni ipuçlarının gelmesi çok önemli ve bunun olabilmesi için arama hakkında daha fazla kişinin bilgi sahibi olması gerekiyor” dedi.

Hilal Ercan davasının geçmişi

Hilal Ercan, 10 yaşındayken 27 Ocak 1999’da Hamburg-Lurup’taki Elbgaustraße’deki evinden çıktı ve son olarak Elbgaupassage’de görüldü. Polis, kaybolmasının ardından II. Dünya Savaşı’ndan bu yana Hamburg’daki en büyük arama operasyonunu başlattı; ancak Hilal hâlâ bulunamadı.

2022’de polis, bir ormanlık alanda yaklaşık 25 gün boyunca teknik ekipler ve dalgıçlarla arama yaptı. Hilal’in ailesi, kaybolmasının üzerinden 25 yılı aşkın süre geçmesine rağmen umudunu hâlâ kaybetmedi. Abbas Ercan, “Kardeşim hâlâ kayıp ve biz umudu bırakmadık” ifadelerini kullandı.

Kampanyanın önemi

True Fruits’in smoothie şişelerine kayıp kişilerin fotoğraflarını bastırması ve Hamburg’daki büyük posterler, halkın dikkatini çekerek yeni tanıkların ve ipuçlarının ortaya çıkmasına katkı sağlayacak. Hilal Ercan ve Scarlett Salice gibi yıllardır çözülememiş vakalarda bu tür girişimler, ailelerin umutlarını tazeleyip kayıp kişilerin bulunması için farkındalık yaratacak.

Kampanya kapsamında, Güney Almanya’dan kaybolan başka bir kadının fotoğrafı için de çalışmalar yürütülüyor.

Falsche Telekom-Mitarbeiter stehlen 54-Jährige aus

Hamm-Bockum-Hövel – Zwei Unbekannte haben sich am Freitag, 31. Oktober, als Mitarbeiter der Telekom ausgegeben und eine 54-Jährige in ihrer Wohnung bestohlen.

Gegen 15 Uhr klingelte einer der Männer an der Wohnungstür am Kleinweg und stellte sich als Telekom-Mitarbeiter vor. Er überprüfte den WLAN-Router der Bewohnerin und bot ihr den Anschluss an das Glasfasernetz an. Dafür verlangte er 100 Euro. Nach Erhalt von 50 Euro verließ der Unbekannte das Wohnhaus.

Kurz darauf klingelte der zweite Unbekannte an der Wohnungstür und machte dasselbe Angebot. Diesmal ging die Bewohnerin nicht darauf ein. Auch er verließ daraufhin das Haus.

Die Bewohnerin konnte die Unbekannten wie folgt beschreiben:

1. Täter:

  • 25–30 Jahre alt

  • 1,70–1,80 Meter groß

  • Dünne Statur

  • Braune, kurze, lockige Haare

  • Blaue Jeans-Hose

  • Schwarzer Pullover mit Telekom-Aufschrift

2. Täter:

  • Zirka 35 Jahre alt

  • Dünne Statur

  • Braune, kurze Haare

  • Schwarze Jacke mit Telekom-Aufschrift

Hinweise zu den verdächtigen Personen nimmt die Polizei Hamm unter der Rufnummer 02381 916-0 oder per E-Mail unter hinweise.hamm@polizei.nrw.de

İlk Togg, İlk Heyecan!

Eyüp Tanrıverdi

 

Bu aslında bir aşk hikayesi…

Delikanlının yavuklusunu ilk gördüğünde hissettiği gönül kıpırdanması benzeri bir duygu işte.
Aşk, tek bedene aşk değildir aslında. Spora, müziğe, doğaya, mesleğe duyulan aşk derecesinde sevgi vardır.

En önemlisi, ayak izine, yolunun tozuna hasret kaldığımız iki cihan serverine duyulan aşk.
Rahmet-i Rahman’a duyulan aşk, vatan aşkı, millet aşkı bir başka boyut kazandırır duygularımıza.

Milli otomobil, milli heyecan

Uzun yılların hasretiyle beklediğimiz, her duyduğumuzda heyecanlandığımız milli otomobilimiz de 7’den 77’ye bu duygularla yüreklere yer etti.

Togg, benim gözümde hilal bıyıklı, lale bahçesinin ta kendisi. Peşinden yedi köyün yiğitlerini koşturan, ceylan bakışlı bir güzel.
Teniyle, rengiyle büyüleyen, bir otomobilden fazlası.

Hani Ferhat demiş ya: “Şirin’e bir de benim gözümle bakın.”
Togg, bu taraftan bakınca böyle görünüyor.

Bir aşkın adı: Togg

Erding doğumlu, genç ve dinamik girişimci Bilgehan da bu aşka ilk kapılanlardan birisi.
Bilgehan, Togg’un Almanya siparişi açılınca hemen sipariş butonuna basmış.
Ve ilk günde, ilk teslimat yapılacakların başında gelme müjdesini almış.

Gün geldiğinde ise heyecan zirveyi çoktan aştı.

O tarihi gün: Stuttgart yollarında

Değerli okurlarım, o güzel, anlamlı ve tarihi günün heyecanını isterseniz bir de birlikte yaşayalım.

Cuma günü, sabahın erken vaktinde buluşup yollara düştük.
İstikamet: Stuttgart, Togg Almanya Temsilciliği.

Günzburg yakınlarına kısa uğrayıp Emirhan Doğan’ın özel üç boyutlu hazırladığı maketi alıyoruz.
Maket, o güne damgasını vuracak.

Sonra, ringleri rakiplerine dar eden, yiğitler yiğidi, ilk dünya boks şampiyonumuz Fırat Arslan’ı spor okulundan alıp koşa koşa Cuma’ya gidiyoruz.
Alınlar secdeyi görmesi ve Fırat ağabeyin lahmacun ikramından sonra, Togg Almanya Temsilciliği’ne doğru hızla yol alıyoruz.

Bir maket, bir baba, bir tarih

Tören çadırlarının görünmesiyle birlikte Bilgehan epey heyecanlandı.
Çadır, ikramlar, gazeteciler, medya temsilcileri derken sıra anahtar teslimine geldi.

Mikrofonu kısa alan Bilgehan, diğer elinde Türk işçi göçünü ve bugünü anlatan maketi Togg temsilcilerine bir teşekküre sarıp sarmalayıp takdim etti.
Çadır bir anlık dondu kaldı.

Bilgehan, bu anlamlı güne sadece işçi göçünü anlatan maketi değil, 60’lı yıllarda bizzat kara trenle Almanya’ya işçi olarak gelen babası Adnan abiyle birlikte gelmişti.

Çadırda duygusal anlar yaşandı. Sesler adeta titredi.
O anlamlı maket, tarihe tanıklık edenlerin, babası ilk nesilden olanların ve gazetecilerin bir anda ilgi odağı oldu.

Alman basını bile sorular sormak için sıraya geçti.

Kara trenden Togg’a: Bir yolculuğun hikayesi

Kolay değil…
Dilini, kültürünü, iş hayatını bilmediğin; ananı, babanı, gözü yaşlı aileni geride bırakıp elinde tahta bir bavulla yollara düşmek kolay değil.

1961’den bu zamana yarım asrı aşkın bir zaman geçse de bu serüven tazeliğini koruyor.
Hüzünler, sevinçler hep taze.

Geldiğimiz son nokta da çok taze.
Bir zamanlar kara trenlerden alın teri için işçilerimizin geldiği gibi, bugün de son derece donanımlı, hesaplı ve çağa uygun milli otomobilimiz Togg geliyor.

Kara tren bugün işçi yerine teknoloji taşıyor, yarınları taşıyor.

Ne mutlu bunu hissedenlere…
Ne mutlu, bakış açısı kara ve karalama yerine, güzel ve milli duygularla bezenenlere…

Eyüp Tanrıverdi

MERZ: “SURİYE’DE SAVAŞ BİTTİ, ARTIK GERİ GÖNDERME ZAMANI”

CDU lideri Friedrich Merz, Almanya’daki Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri gerektiğini söyledi. Merz’e göre artık iltica için hiçbir gerekçe kalmadı.

“SURİYE’YE GERİ DÖNÜŞLER BAŞLAMALI”

CDU Genel Başkanı Friedrich Merz, Schleswig-Holstein Eyalet Başbakanı Daniel Günther ile Husum kentinde düzenlediği ortak basın toplantısında dikkat çekici açıklamalarda bulundu.
Suriye’de savaş sona erdi. Artık Almanya’da sığınma için hiçbir neden yok. Bu nedenle geri dönüşleri başlatabiliriz” diyen Merz, çok sayıda Suriyelinin kendi isteğiyle ülkelerine dönmesini beklediğini ifade etti.
Merz, “Bu insanlar olmadan Suriye’nin yeniden inşası mümkün değil. Ülkelerine dönüp yeniden yapılanmaya katılmalarını istiyoruz” dedi.

“DÖNMEYENLERİ SINIRDIŞI EDEBİLİRİZ”

CDU lideri, geri dönmeyi reddeden Suriyelilerin ise gelecekte sınır dışı edilebileceğini söyledi.
Almanya’da kalmakta ısrar edenler için de yasal yollarla geri gönderme işlemlerini sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı. Merz ayrıca “Birçok Suriyeli zaten dönmek istiyor. Biz bunu teşvik edeceğiz ve Suriye’nin yeniden ayağa kalkmasına yardım edeceğiz” dedi.

WADEPHUL’DAN FARKLI GÖRÜŞ

Merz’in açıklamaları, partisi CDU’lu Dışişleri Bakanı Johann Wadephul’un sözlerinin ardından geldi. Wadephul, savaşın harabeye çevirdiği Suriye’ye yaptığı ziyarette, “Burada insanlar insanca yaşayamaz” diyerek yakın zamanda gönüllü geri dönüşlerin pek mümkün olmadığını söylemişti.
Bu değerlendirmesi parti içinde eleştirilere yol açmıştı.

ALMANYA’DA YAKLAŞIK 1 MİLYON SURİYELİ

Almanya İçişleri Bakanlığı verilerine göre Ağustos ayı itibarıyla 951 bin 406 Suriyeli ülkede yaşamını sürdürüyor.
Bu kişilerden 920’sinin sınır dışı edilmesi gerektiği, ancak hiçbir “Duldung” (geçici tolerans) statüsüne sahip olmadıkları açıklandı.

Polizeipräsident bemängelt “Kritik an Polizeikonzepten, die es gar nicht gibt”

In der Kritik war teilweise der Eindruck erweckt worden, dass Obdachlose aus der City vertrieben werden sollten. Andere werfen der Polizei unmenschliches Handeln vor, “weil es Obdachlosen und Drogenabhängigen im öffentlichen Raum so unbequem wie möglich” gemacht werden solle.

“Ich hätte kein Problem damit, mich einer Kritik an derart auf Repression verkürzten Konzepten anzuschließen. Allerdings trifft diese Kritik nicht auf unser Konzept zu. Es handelt sich dabei um die Ablehnung von vermeintlichen Polizeikonzepten, die es in Dortmund gar nicht gibt und die auch so nicht kommuniziert worden sind”, bemängelt der Polizeipräsident.

Die Polizei Dortmund bleibt bei ihrer bisherigen Strategie, die Situation für alle Besucherinnen und Besucher in der Dortmunder City durch ein mit der Stadt abgestimmtes Maßnahmenbündel aus medizinischer und sozialer Hilfestellung, Hilfsangeboten und Prävention so sicher wie möglich zu gestalten. Dazu gehört aber natürlich auch der Schutz der Allgemeinheit vor Straftaten wie z.B. Beschaffungskriminalität (Diebstahl, Raub, Dealen, öffentlicher Drogenkonsum) oder Ordnungsverstößen wie aggressivem Betteln oder öffentliches Verrichten der Notdurft. Hier schließt sich der Kreis von Repression zur Gefahrenabwehr. Und die Situation wird aggressiven Bettlern und öffentlich konsumierenden Drogenabhängigen, die die Besucherinnen und Besuchern unserer Stadt belästigen, so unbequem wie möglich gemacht. Und es wird aggressiven Bettlern und öffentlich Konsumierenden oder Besucher belästigenden Drogenabhängigen so unbequem wie möglich gemacht. So sollen sie auch dazu gedrängt werden, Hilfsangebote in Anspruch zu nehmen. Die Konzeption lehnt sich eng an das sehr erfolgreiche Vier-Säulen-Modell in Zürich (Züricher Modell) an. Dieses besteht aus den Themen Prävention, Therapieangebote, Schadensminderung (Überlebenshilfe für Schwerstabhängige) und Repression.

Polizeipräsident Gregor Lange: “Hier gibt es noch einiges zu tun mit Blick auf die Ertüchtigung von Drogenkonsumräumen, Ausbau von Therapiemöglichkeiten und mehr Sozialarbeit. Eine enge Kooperation zwischen Stadt und Polizei ist weiterhin existenziell wichtig für den Erfolg eines gemeinsamen Konzeptes. Dazu bin ich in guten Gesprächen mit dem neuen Oberbürgermeister.” Und weiter: “Wir brauchen kurz-, mittel- und langfristige Maßnahmen. Klar ist, wir können nicht in vermeintlich guter Absicht einfach wegsehen und die häufig todkranken Schwerstabhängigen ihrem Schicksal überlassen.”

KÖLN’DE YATIRIM FORUMU DÜZENLENDİ

AKİB’DEN AVRUPA’DA GÜÇLÜ BULUŞMA 

 Avrupa Kayserili İş İnsanları Birliği (AKİB) tarafından Köln’de düzenlenen “İş Dünyası Buluşması ve Yatırım Forumu”, iş dünyasının önde gelen isimlerini bir araya getirdi. Programa AK Parti Kayseri Milletvekili Dr. Murat Cahit Çıngı, Köln Başkonsolosu Hüseyin Kantem Al, Essen Başkonsolosluğu Muavin Konsolosu Nurullah Ayvaz, Çalışma Ataşesi Hasan Işık, Eğitim Ataşesi Sabri Yolcu, KOSGEB Kayseri Uzmanı İhsan Yapar ile çok sayıda Kayserili iş insanı ve dernek temsilcisi katıldı.

AKİB Kurucu Genel Başkanı Ali Hızar

“GURBETE İZ BIRAKMAYA GELDİK”

Program, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Moderatörlüğünü AKİB Genel Sekreteri Halil İbrahim Korkmaz yaptı. Korkmaz, forumun amacının Avrupa ile Türkiye arasında kalıcı güven zemini oluşturmak ve ortak gelecek vizyonunu güçlendirmek olduğunu vurguladı.

AKİB Kurucu Genel Başkanı Ali Hızar, yaptığı konuşmada hem duygusal hem de vizyoner mesajlar verdi. “Babalarımız, dedelerimiz gurbete ezilmeye değil, iz bırakmaya geldiler. Bizler de onların mirasını daha güçlü bir yapıya dönüştürmek istiyoruz” dedi. Hızar, AKİB’in bir tabela değil, bir dava hareketi olduğunu belirterek, “Avrupa’daki 400 bin Kayserilinin sesi olarak başladık, bugün 7,2 milyon Avrupalı Türk’ün sesi olma yolundayız” ifadelerini kullandı.

“AKİB AVRUPA’DA BÜYÜYOR VE GÜÇLENİYOR”

Ali Hızar, AKİB’in kısa sürede sosyal, kültürel ve ekonomik birçok projeye imza attığını belirtti. Düsseldorf’taki kuruluş ilanından, Kayseri’de düzenlenen etkinliklere, genç sporculara verilen desteklere kadar birçok çalışmayı örnek gösterdi. Ayrıca engelli vatandaşlara yardımlar ve “Avrupalı Türklere Hizmet Ofisi”nin büyük ilgi gördüğünü söyledi.

AKİB’in Avrupa yapılanmasının genişlediğini ifade eden Hızar, “Hollanda Dordrecht şubemiz açıldı. Almanya, Fransa, Avusturya ve İsviçre ofisleri sırada. Polonya, Danimarka, Norveç ve İsveç temsilciliklerimiz için de çalışmalar sürüyor” dedi.

Hızar, “Biz gücümüzü vatanımıza ve Kayseri’mize olan sevgimizden alıyoruz. Yorulmuyoruz, çünkü sevdamız bizi diri tutuyor. Birlikte daha güçlüyüz” diyerek konuşmasını tamamladı.

Köln Başkonsolosu Hüseyin Kantem Al

“KAYSERİ, ASIRLARDIR ÜRETKENLİĞİN VE TİCARETİN SEMBOLÜ” 

Köln Başkonsolosu Hüseyin Kantem Al da konuşmasında, Kayserili iş insanlarının Avrupa’daki ekonomik hayata önemli katkılar sunduğunu vurguladı. Al, Kayseri’nin Anadolu’nun kalbinde, ticaret, zanaat ve çalışkanlığın sembolü haline gelmiş bir şehir olduğunu belirterek, “Bugün Avrupa’nın dört bir yanında bu üretken ruh, sizlerin emeği, vizyonu ve cesaretiyle yaşatılmaya devam ediyor” dedi.

Al, Türk girişimcilerin Avrupa ekonomisinde on binlerce kişiye istihdam sağladığını ve milyarlarca avroluk üretim hacmine ulaştığını belirterek, “Türk iş insanları, Türkiye ile Avrupa arasındaki ekonomik bağların en güçlü unsurlarından biridir” dedi.

Al, AKİB öncülüğünde gerçekleştirilen bu buluşmanın yeni iş fırsatlarına kapı aralayacağını ve karşılıklı güveni pekiştireceğini vurguladı. “Bu toplantı, hem iş dünyası hem de Türkiye’nin yurt dışı potansiyelinin doğru şekilde değerlendirilmesi açısından büyük önem taşıyor” ifadelerini kullandı.

Başkonsolos Al, konuşmasının sonunda Kayserili iş insanlarının başarılarının Türkiye’nin itibarı ve ekonomisi açısından büyük bir gurur kaynağı olduğunu ifade etti. “Başta Başkan Sayın Ali Hızar olmak üzere AKİB yönetimine ve emeği geçen herkese teşekkür ediyor, bu buluşmanın hayırlara vesile olmasını diliyorum” dedi.

AK Parti Kayseri Milletvekili Dr. Murat Cahit Çıngı

“AVRUPA’DAKİ TÜRK TOPLUMU GÜÇLÜ BİR YAPIYA SAHİP”

AK Parti Kayseri Milletvekili Dr. Murat Cahit Çıngı da konuşmada, Avrupa’daki Türk toplumunun gelişimini, Kayserili iş insanlarının önemini ve geleceğe yönelik iş birliği fırsatlarını değerlendirdi.

Kayseri Milletvekili Çıngı, Avrupa’da 60 yılı aşan Türk varlığının artık olgun ve güçlü bir yapıya dönüştüğünü belirterek, “Eskiden Türkiye ile Avrupa’daki vatandaşlarımız arasında iletişim eksikliği vardı. Ancak son 20 yılda Cumhurbaşkanımızın vizyonuyla, yeni konsolosluklarımız ve aktif dış temsilcilerimiz sayesinde büyük bir değişim yaşandı” dedi.

“ALMAN DİSİPLİN VE TECRÜBESİNİ TÜRKİYE’YE TAŞIYIN”

Milletvekili Çıngı, kısa sürede büyük bir organizasyon düzenleyen AKİB yönetimini kutlayarak, “Ali Hızar gibi enerjik bir başkanın liderliğinde altı ayda bu noktaya gelmek büyük başarıdır. AKİB tabela değil, yürekten doğan bir birliktir” dedi.

Avrupa’daki Kayserili iş insanlarına seslenen Çıngı, “Burada kazandığınız tecrübeyi, Alman disiplini ve üretim kültürünü Türkiye’ye taşıyın. Biz sizlerden bilgi, teknoloji ve tecrübe transferi bekliyoruz,” diyerek çağrıda bulundu.

Milletvekili Çıngı, Kayseri’nin sanayi, savunma, gastronomi ve turizm alanındaki potansiyeline de değinerek, “5 bin işletmeyle 180 ülkeye ihracat yapıyoruz. Mantı, sucuk, pastırma gibi markalarımızı globalleştirmeliyiz” dedi.

“GASTRONOMİ VE TURİZM ALANINDA FIRSATLAR VAR”

Kayseri’nin mesleki eğitimde Türkiye birincisi olduğunu belirten Çıngı, “Almanya’daki mesleki eğitim modeliyle ortak çalışmalar yaparak gençlerimizi üretimle buluşturacağız,” ifadelerini kullandı.

Kayseri’nin mantı, sucuk ve pastırma gibi güçlü gastronomi değerlerine dikkat çeken Çıngı, “Kayseri hâlâ ulusal bir mantı veya sucuk zinciri çıkaramadı. Markalaşmayı başarmamız lazım” uyarısında bulundu. Ayrıca, turizmin Kayseri için yükselen bir değer “Erciyes Dağı Avrupa standartlarında bir merkez haline geldi. Kapadokya ile birlikte değerlendirildiğinde turizmden büyük gelir elde edebiliriz” dedi.

Çıngı, bu buluşmanın daha kurumsal hale gelmesini önererek, “AKİB’in öncülüğünde bir Kayseri-Almanya İş Forumu düzenleyelim. Böylece hem Almanya’da hem Türkiye’de ticari bağlarımızı güçlendirelim,” dedi.

Konuşmasını teşekkürle bitiren Kayseri Milletvekili Çıngı, “Başta Ali Hızar olmak üzere AKİB yönetimine ve Avrupa’nın dört bir yanından gelen tüm hemşehrilerimize teşekkür ediyorum,” diyerek sözlerini tamamladı.

PLAKET TÖRENİ

Programın ikinci bölümünde KOSGEB Uzmanı İhsan Yapar, yatırımcılara devletin sunduğu destek ve teşvik mekanizmalarını anlattı. Etkinlik, soru-cevap bölümü ve plaket takdim töreninin ardından toplu fotoğrafla sona erdi.

ÖMÜR TURHAN: “TRİBÜNDEN GELDİK, ŞİMDİ TÜRK FUTBOLUNA HİZMET EDİYORUZ”

Özel Reportaj – Ercüment AYDIN / KÖLN

Avrupa Türk Futbol Federasyonu’nun Kuzey Ren-Vestfalya (NRW) Temsilcisi Ömür Turhan, Newsaktüel’e özel açıklamalarda bulundu. Turhan, Almanya’daki Türk gençlerini profesyonel futbola ve Türk Milli Takımı’na kazandırmak için çalışmalarını başlattığını duyurdu. İş insanı Turhan, NRW genelindeki tüm futbol bileşenlerinin kendisine ulaşmasını istedi.

Dortmund’un Hörde semtinde finans sektöründe faaliyet gösteren Turhan, futbol sevgisini artık yeni bir misyona taşıdığını belirtti. “Tribünden geldik ama şimdi tribündeki çocukların sahaya çıkması için uğraşıyoruz” dedi.

FUTBOLUN İÇİNDEN GELEN BİR YÖNETİCİ

 

Soru: Almanya’da futbolla ilişkiniz nasıl gelişti?

Ömür Turhan: Burada futboldan hiç kopmadım. Hem oynadım hem de değişik kulüplerde yönetici, antrenör ve sponsor olarak görev aldım. Futbolun her alanında bulunduk diyebilirim. O yüzden “tribünden geliyoruz” sözü bizi en iyi anlatan cümle.

NRW TEMSİLCİLİĞİ GÖREVİ

Soru: Şu an üstlendiğiniz görevden bahseder misiniz?

Ömür Turhan: Evet, Avrupa Türk Futbol Federasyonu’nun NRW temsilciliğini yürütüyorum. Genel Başkanımız Ayhan Yıldız’ın teveccühüyle bu göreve getirildim. Federasyonun merkezi Stuttgart’ta bulunuyor.

HEDEF: TÜRK GENÇLERİNİ FUTBOLA KAZANDIRMAK

Soru: Federasyonun amacı nedir?

Ömür Turhan: Biz herhangi bir kulüp adına değil, Türk futboluna hizmet etmek için çalışıyoruz. Amacımız Avrupa’daki yetenekli Türk gençlerini keşfetmek, onları profesyonel futbola kazandırmak ve mümkünse Türk Milli Takımı’na yönlendirmek. Bizim için önemli olan, bu gençlerin Alman milli takımına gitmeden önce kendi köklerinden kopmadan Türk futboluna katkı sağlamaları.

“KULÜPLERLE VE ANTRENÖRLERLE GÜÇLÜ AĞIMIZ VAR”

Soru: Bu gençleri nasıl buluyorsunuz?

Ömür Turhan: Evet, Federasyonun Avrupa genelinde güçlü bir ağı var. Almanya başta olmak üzere birçok ülkede, kulüplerde görev yapan Türk antrenörlerle iletişim halindeyiz. Onlar bize yetenekli gençleri bildiriyor, biz de izleyip değerlendiriyoruz. Böylece Türk futboluna kazandırılabilecek potansiyelleri erken keşfetme şansımız oluyor.

“NRW FUTBOLUN KALBİ”

Soru: Görev alanınız geniş, öncelikli planlarınız neler?

Ömür Turhan: Kuzey Ren-Vestfalya eyaleti (NRW) Almanya’nın en kalabalık eyaleti ve en çok Bundesliga kulübüne sahip bölge. Buradaki kulüplerle iş birliği yapmak önceliğimiz.

Bundesliga’daki 2. ve 3. lig takımlarıyla kooperasyon kurmak, Türk gençlerinin gelişimine katkı sağlamak ve Türkiye’den gelen genç yetenekleri Avrupa’nın modern altyapılarında yetiştirmek istiyoruz.

“TÜRK FUTBOLUNUN EN BÜYÜK EKSİĞİ ALTYAPI”

Soru: Türkiye ile Almanya’yı futbol açısından kıyaslarsak fark nerede?

Ömür Turhan: En büyük fark altyapı. Türkiye 80 milyon nüfusa sahip ama dünya çapında yıldız çıkarma konusunda zorlanıyor. Oysa Almanya’daki Türk toplumu 3-5 milyon kişiyle Mesut Özil, İlkay Gündoğan gibi dünya çapında futbolcular yetiştirdi.

Bu da eğitim ve altyapı sisteminin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

Bizim hedefimiz, bu farkı kapatmak. Hem Avrupa’daki Türk gençlerini milli takıma kazandırmak hem de Türkiye’den gelen gençlerin burada profesyonel ortamda gelişmesine yardımcı olmak istiyoruz.

NRW’deki oyuncu menejerleri, antrenörler, kulüplerde çalışanlar direk bana lütfen ulaşsınlar. İletişim halinde birlikte çalışalım. NRW’deki tüm futbol birimlerine sesleniyorum bana direk olarak 0172 1461 661 numaralı telefondan ulaşsınlar.

ÇAĞRI: GELİN BİRLİKTE ÇALIŞALIM

Soru: Son olarak neler söylemek istersiniz?

Ömür Turhan: Bizim için bu bir görev değil, futbol bir gönül işi. Amacımız Türk gençlerine yeni fırsatlar açmak. Çünkü futbolda başarı sadece yetenekle değil, doğru yönlendirmeyle geliyor. Eğer bunu başarabilirsek, Türk futbolu da Avrupa’daki potansiyelinden daha fazla faydalanabilir.

AYLİN ATAİBİS, NÜRNBERG BELEDİYE MECLİSİ ADAYI OLDU

5. SIRADAN ADAY GÖSTERİLDİ

Bavyera’da 8 Mart 2026’da yapılacak belediye meclisi seçimleri öncesinde, Freie Wähler (Bağımsız Hür Parti), Nürnberg’de toplumsal temsili güçlendirmek amacıyla Türkiye kökenli adaylara yer verdi. Nürnberg’den 5. sıradan aday gösterilen Aylin Ataibis, uzun yıllardır Almanya’da yaşayan bir vatandaş olarak bireysel ve profesyonel deneyimleriyle siyasette ses olmayı hedefliyor.

TOPLUMUN BİR PARÇASI OLDU

30 yaşında Almanya’ya gelen Ataibis, yerel yönetim süreçlerine hukuki ve ekonomik perspektiften katkı sunmayı amaçlıyor. “Burada çalıştım, okudum ve toplumun bir parçası oldum. Bu adaylık, sadece bir koltuk için değil, herkesin eşit fırsatlara sahip olduğu bir toplumun mümkün olduğunu göstermek için” dedi.

AMACI ORTAK BİR GELECEK İNŞA ETMEK 

Ataibis, siyaseti kutuplaşmadan uzak, insanların buluştuğu bir alan olarak tanımlıyor. “Kadınların, gençlerin, yaşlıların, göçmenlerin sesi güçlü çıktıkça toplum da güçlenir. Bağımsızım, çünkü özgür düşünen insanlar değişim yaratabilir. Amacım köprü kurmak değil, ortak bir gelecek inşa etmek” ifadelerini kullandı.

ETKİNLİK VE DİYALOG

Freie Wähler, Nürnberg’de çoğulcu ve katılımcı bir yönetim anlayışını güçlendirmeyi hedefliyor. Ataibis, 5 Kasım 2025’te Villa Leon’da düzenleyeceği etkinlik ile göçmen kökenli vatandaşları bir araya getirip diyalog ve dayanışmayı artırmayı planlıyor.

HEDİYE ERDEM, NÜRNBERG BELEDİYE MECLİSİ İÇİN ADAY

Hediye Erdem, 8 Mart’ta yapılacak Bavyera yerel seçimlerinde Nürnberg Belediye Meclisi için aday oldu.
Baumüller’de işyeri temsilcisi ve IG Metall sendikasında aktif görev alan Erdem, kadınlar, gençler ve göçmen toplulukları için güçlü bir ses olmayı hedefliyor.
Erdem, çevre, sağlık ve sosyal adalet konularında somut projelerle şehirde değişim vaat ediyor.

UZUN YILLARIN DENEYİMİYLE SAHADA

Hediye Erdem, seçimlerde halkın sorunlarına doğrudan temas ederek çözüm üreteceğini kaydetti. “Ben akademisyen değilim, ama halkla yakın bağım ve yıllara dayanan tecrübem sayesinde Nürnberg’in ihtiyaçlarını en iyi şekilde temsil edebilirim” dedi. 2023’te sadece listeden aday olmasına rağmen 3.000’den fazla oy topladığını aktardı.

ÖNE ÇIKAN ÖZELLİKLERİ

Erdem, takım çalışmasına yatkın, yeni fikirlere açık ve geniş bir sosyal ağla hareket ediyor. Seçim kampanyalarında deneyimli olduğunu, güçlü iletişim ve ikna yeteneğine sahip olduğunu söyledi. Aynı zamanda empati yeteneğinin yüksek olduğunu ve farklı toplumsal gruplarla uzun yıllardır deneyimli bir şekilde çalıştığını vurguladı. “Halkın ihtiyaçlarını anlamak ve onlara ulaşmak benim için öncelik” dedi.

 

SOSYAL ADALET VE KATILIM ÖNCELİĞİ

Erdem, engelli bireyler için erişilebilirliği artırmayı, gençler ve yaşlılar için sağlık hizmetlerini güçlendirmeyi ve toplumsal katılımı artırmayı öncelikleri arasında gösterdi. “Sosyal programlar yapmak yeterli değil; halkın bize güvenmesi ve somut destek görmesi gerekiyor” dedi.

ÇEVRE VE GELECEK İÇİN MÜCADELE

Torunu Lia’nın doğumunun ardından çevre ve iklim konularının önem kazandığını belirten Erdem, Yeşiller Partisi’ne katılma gerekçesini “Adalet ve çevreyi eşit şekilde önemsiyoruz” sözleriyle anlattı. Belediye meclisinde sürdürülebilir şehir planlaması ve çevre koruması konularında aktif olacağını söyledi.

HER OY İÇİN MÜCADELEYE HAZIR

Erdem, halka doğrudan ulaşacağını ve her oy için mücadele edeceğini dile getirdi. “Bana güvenin ve oy verin; Nürnberg’in daha yeşil ve adil bir şehir olması için durmadan çalışacağım” dedi.

HEDİYE ERDEM KİMDİR?

Hediye Erdem, göçmen bir ailenin çocuğu olarak Almanya’ya geldi. Nürnberg’de uzun yıllardır yaşayan Erdem, Baumüller’de işyeri temsilcisi ve IG Metall sendikasında delege olarak görev yapıyor. Nürnberg Alevi Topluluğu yönetiminde yer alan, derneklerde ve gönüllü organizasyonlarda aktif çalışan Erdem, aynı zamanda manevi danışman ve yaşam sonu refakatçisi olarak hizmet veriyor. 34 yaşında bir kız çocuğu annesi ve torun sahibi olan Erdem, 63 yaşında ve deneyimiyle seçimlerde sahada aktif rol alıyor.

MODERN ÇAĞIN SESSİZ SALGINI: DEPRESYON

DSÖ uyarıyor: Depresyon artık küresel bir sorun. Ruhların pandemisi yaşanıyor.

Her şey hızla gelişiyor ama ruhlarımız giderek daha yorgun.

Uzmanlara göre depresyon artık sadece bir ruhsal bozukluk değil, modern toplumun görünmeyen krizi. Teknolojinin, hızın ve sürekli “başarma” baskısının hâkim olduğu bu çağda insan ruhu sessiz bir çöküş yaşıyor. Depresyon yalnızca bireysel bir sorun değil; toplumsal yapıyı da derinden etkileyen bir salgına dönüşmüş durumda.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 2023 verilerine göre dünya genelinde 300 milyondan fazla kişi depresyonla mücadele ediyor. Kadınlarda görülme sıklığı erkeklerin neredeyse iki katıdır. Bu tablo, üretkenlikten aile ilişkilerine, genel yaşam kalitesinden toplumsal huzura kadar her alanda ciddi sonuçlar doğuruyor. Hızla akan hayatın içinde çoğu zaman gülümsemelerimizin ardına gizlenen bu sessiz fırtına, sosyal medyanın parıltılı dünyasında mutlu görünmeye çalışırken içimizde büyüyor.
Depresyon artık sadece bireysel bir sorun değil; modern toplumun görünmeyen krizi hâline gelmiştir. Bu sessiz salgın, çağımızın hızla akan hayatının içinde çoğu zaman fark edilmeyen bir çöküşü temsil eder.

DEPRESYONUN GERÇEK YÜZÜ VE NEDENLERİ

Depresyon yalnızca “üzülmek” ya da “moral bozukluğu” değildir. Uzun süren umutsuzluk, ilgi kaybı, enerji eksikliği ve değersizlik duygularıyla kendini gösteren ciddi bir ruhsal bozukluktur. Kişi sabah uyanmakta zorlanabilir, sevdiği şeylerden keyif alamaz ve en basit kararları bile veremez hâle gelir.
Biyolojik, psikolojik ve çevresel birçok etken depresyonun ortaya çıkmasında rol oynar:

Biyolojik: Genetik yatkınlık, hormon değişiklikleri, beyin kimyasallarındaki dengesizlikler
Psikolojik: Travmalar, stres, olumsuz düşünce kalıpları
Sosyal: Ekonomik sorunlar, yalnızlık, sosyal baskılar

Özellikle pandemi sonrası dönemde artan stres, belirsizlik ve dijital bağımlılık da depresyon oranlarını ciddi şekilde yükseltmiştir.
Ne yazık ki toplum hâlâ “güçlü ol”, “kendini toparla” gibi söylemlerle depresyonu küçümsüyor. Oysa depresyon bir irade zayıflığı değil, tıbbi bir durumdur. Bu yanlış algı birçok insanın yardım istemekten çekinmesine yol açıyor.

KADIN VE ERKEKLER ARASINDA DEPRESYON FARKI

Depresyon yaş, cinsiyet ya da statü tanımıyor. Ancak yapılan araştırmalar, kadınların sosyal roller, ekonomik eşitsizlikler ve çoklu sorumluluklar nedeniyle depresyona daha yatkın olduğunu gösteriyor.
Çalışmak, çocuk yetiştirmek, aile içi beklentileri karşılamak gibi görevler; çoğu zaman kadının kendi benliğini unuttuğu, tükenmişlik hissiyle iç içe geçtiği bir döngüye dönüşüyor.

KADINLARDA DAHA YÜKSEK RİSK
• Hormonal değişiklikler (hamilelik, doğum sonrası, menopoz) ve çoklu toplumsal roller, kadınları daha savunmasız kılar.
• Kadınlar içe dönme eğilimindedir; bu da anksiyete ve depresyon riskini artırır.

ERKEKLERDE FARKLI GÖRÜNÜMLER
• Depresyonu çoğu zaman öfke, agresyon, riskli davranışlar ve içe kapanma ile gösterir.
• Toplumun “güçlü olmalı” algısı, erkeklerin yardım istemesini zorlaştırır; tedavi gecikebilir.

TOPLUMSAL VE KÜLTÜREL FAKTÖRLER
• Kadınlar iş, aile ve ev sorumluluklarını dengelerken tükenmişlik yaşayabilir.
• Erkekler duygusal ifade ve destek arayışında sınırlamalarla karşılaşabilir.
• Depresyon bireysel değil, toplumsal bir konu olarak ele alınmalıdır.

DEPRESYON VE BEYİN: SÜRE, ETKİ VE CİDDİYET

Depresyon, beynin yapısını ve işlevini doğrudan etkiler. Beyin görüntüleme çalışmaları, depresyonun biyolojik etkilerinin ölçülebilir olduğunu gösteriyor.

BEYNDEKİ ETKİLER
• Prefrontal korteks: Karar verme, planlama ve konsantrasyon güçlüğü
• Amigdala: Olumsuz duygulara aşırı tepki, kaygı artışı
• Hipokampus: Uzun süreli depresyonda hacim kaybı, hafıza ve öğrenme etkilenebilir
• Nörotransmitterler: Serotonin, dopamin ve noradrenalin dengesi bozulur; motivasyon ve ruh hali etkilenir

SÜRE VE KALICI ETKİ
• 2–6 hafta: Kısa süreli depresyon; genellikle kalıcı etkisi yoktur (mevsimsel depresyonlar hariç).
• 2–6 ay: Orta süreli depresyon; dikkat, hafıza ve motivasyon etkilenebilir.
• 6 aydan uzun / tekrarlayan depresyon: Kalıcı biyokimyasal ve yapısal değişiklikler riski artar; hipokampus küçülmesi, prefrontal korteks aktivitesinde azalma, amigdala aşırı uyarılması görülebilir.
Not: Mevsimsel depresyonlar genellikle kısa süreli ve mevsim geçişleri ile sınırlıdır; uzun süreli beyin yapısı değişiklikleri riski düşüktür.

BELİRTİLER VE GÜNLÜK YAŞAM ETKİSİ

Depresyon belirtileri hem ruhsal hem fiziksel hem de sosyal alanlarda kendini gösterir:
• Sürekli üzüntü, umutsuzluk, değersizlik hissi
• Enerji kaybı, yorgunluk, motivasyon düşüklüğü
• Uyku ve iştah değişiklikleri
• Günlük yaşam aktivitelerinde zorlanma (iş, okul, ev işleri, sosyal ilişkiler)
• Sosyal izolasyon, yakın ilişkilerde kopukluk
• İleri durumlarda ölüm veya intihar düşünceleri

Bu tablo, üretkenlikten aile ilişkilerine, genel yaşam kalitesinden toplumsal huzura kadar ciddi sonuçlar doğuruyor.

MEVSİMSEL RUH HALLERİ: SONBAHAR VE KIŞ DEPRESYONU

Bazı dönemlerde depresyonun etkisi daha belirgin hale gelir. Özellikle sonbahar ve kış aylarında:
• Günlerin kısalması ve güneş ışığının azalması
• Sosyal aktivitelerin sınırlanması

Belirtiler: Yorgunluk, uyku artışı, iştah değişimleri, isteksizlik
Basit ama etkili çözümler: Gün ışığıyla temas, hafif egzersiz, düzenli uyku ve sosyal etkileşim.
Unutmayalım, ruh sağlığımız da beden sağlığımız kadar günlük bakım ister.

TEDAVİ VE DESTEK SEÇENEKLERİ

Depresyonla mücadelede en önemli adım farkına varmaktır. Yardım istemek zayıflık değil, iyileşmenin başlangıcıdır. Psikolojik destek almak, terapiye gitmek veya bir uzmana danışmak süreci hafifletir.

• Psikoterapi: Bilişsel Davranışçı Terapi, Psikodinamik Terapi
• İlaç tedavisi: Antidepresanlar, doktor kontrolünde
• Destek grupları ve online psikolojik destek

Günlük yaşamda küçük ama sürdürülebilir adımlar:
• Kısa yürüyüşler veya sosyal etkinlikler
• Beslenme ve uyku düzenine dikkat etmek
• Sevilen insanlarla iletişimi koparmamak
• Kendine şefkat göstermek

TOPLUMSAL SORUMLULUK VE FARKINDALIK

Depresyonu damgalamak yerine destekleyici bir dil kullanmak gerekir. Okullarda, iş yerlerinde ve medya ortamlarında ruh sağlığı farkındalığı artırılmalıdır.
Depresyon yalnızca bireysel bir sorun değil, toplumsal bir meseledir. Kadın, erkek, genç veya yaşlı fark etmeksizin depresyon toplumun her kesiminde görülür. Bu nedenle herkesin hem bireysel hem de toplumsal sorumluluğu vardır.

YALNIZ DEĞİLSİNİZ

Depresyon, çağımızın sessiz salgını olabilir; ama sessiz kalmak çözüm değil. İnsan olarak hepimiz kırılganız, hepimiz zaman zaman tükeniyoruz. Önemli olan, bu karanlık dönemin geçici olduğunu bilmek ve yardım istemekten çekinmemektir.
Kendinize karşı anlayışlı olun. Bazen durmak, dinlenmek, yeniden başlamak gerekir. Unutmayın, iyileşme mümkündür — yeter ki ilk adımı atın.

Sevgilerimle


📕 Araştırmacı-Yazar
📍 Yeliz Çelebi Ergin
📩 Yeliz-ergin@web.de

TOGG HEYECANI ARTIK ALMANYA’DA

ALMANYA’DA İLK TESLİMAT GERÇEKLEŞTİ

Hem T10X hem de T10F modelleri ile Almanya pazarına giriş yapan TOGG, Alman otomotiv sektörünün başkenti Stuttgart’ta düzenlenen ilk teslimatlarla önemli bir kilometre taşını geride bıraktı.

Stuttgart’taki TOGG merkezinin bulunduğu alanda düzenlenen etkinlikte T10X ve T10F kullanıcılarıyla buluştu. Böylece Türkiye’de tasarlanıp geliştirilen ve üretilen akıllı araçlar ilk kez Almanya yollarına çıkmış oldu.

GURBETÇİLER İÇİN DUYGUSAL ANLAR

Togg akıllı aracını teslim alan Makina Mühendisi ve Finans Danışmanı Bilgehan Çalışkan, törende duygularını paylaştı. Çalışkan, babasının 1969 yılında zor geçim şartları nedeniyle Sirkeci’den Almanya’ya kara trenle giden ilk işçilerden biri olduğunu ve annesinin İzmitli, Kırım Türk-Tatarı göçmeni bir ailenin kızı olarak terzilik mesleğinin hakkını verdiğini anlattı.

Çocukluğundan beri otomobil tutkusu olduğunu belirten Çalışkan, “Bu nedenle makina mühendisliği okudum, ardından finans ve muhasebe alanında yüksek lisans yaparak CK Immo Finanz adını verdiğim şirketimi kurdum” dedi.

Almanya’nın fosil yakıtlardan elektrikli araçlara geçiş sürecinde, milli aracımız TOGG’un satışa sunulmasını hem Almanya hem de sürücüler için önemli bir gelişme olarak gördüğünü ifade eden Çalışkan, “Son derece teknolojik, güvenli ve estetik zenginliklerle dolu milli aracımızı Trumore uygulaması üzerinden sipariş ederken heyecanımı zor yendim.
Bugün ilk teslimat töreninde olmak, ilk gurbetçi işçilerden olan babamla, Dünya Boks Şampiyonu Fırat Arslan ve Gazeteci Eyüp Tanrıverdi ağabeyimle birlikte bu gururu yaşamak benim için ömür boyu unutamayacağım bir hatıra olacak” dedi.

 KARA TRENDEN TOGG’A UZANAN YOLCULUK

Türklerin Almanya’ya “kara tren” serüveniyle başlayan göç hikâyesini sembolleştiren Çalışkan, törende TOGG temsilcilerine “kara tren – TOGG” geçişini anlatan özel bir maket sundu.

Bu anlamlı hediye törende duygusal anlar yaşanmasına sebep oldu. TOGG’un Almanya’daki teslimatlarıyla birlikte, Türk mühendisliğinin Avrupa yollarına çıkışı da simgesel bir anlam kazandı.

ÖNEMLİ BİR DÖNÜM NOKTASINA İMZA ATTI

Hem T10X hem de T10F modelleri ile Almanya pazarına giriş yapan TOGG, Stuttgart’ta yapılan ilk teslimatlarla önemli bir dönüm noktasına imza attı. Stuttgart’ta TOGG merkezinin bulunduğu alanda düzenlenen etkinlikte, Türkiye’de tasarlanıp geliştirilen araçlar ilk kez Almanya yollarına çıktı.

Cumhuriyet Anadolu insanına kimliğini kazandırdı

Kültür tarihçisi Dr. Latif Çelik, Cumhuriyet’in Anadolu insanına kazandırdığı değerleri kültür tarihçiliği metodolojisi üzerinden değerlendirdi. Dr. Çelik’e göre Cumhuriyet, yalnızca bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda Anadolu insanına “kim olduğunu öğreten” bir kimlik devrimidir. Bilimsel tarih perspektifiyle bakıldığında, iki yüz yıllık geri çekilme ve yenilgilerin Cumhuriyet ile birlikte durdurulduğu açıkça görülmektedir. Ancak yenilikçi-gelenekçi çekişmesinin bir “kör dövüşü” biçiminde sürmesi, toplumun tarihe olan ilgisini zedelemektedir.

Günümüzde aşırı uçlarda devam eden abartılı iddialar ve mesnetsiz tartışmaların gençlerin özgüvenini zayıflattığını vurgulayan Dr. Çelik, “Bu belirsizlik ortamı tam da Cumhuriyet karşıtlarının aradığı puslu havadır.” değerlendirmesinde bulundu.

Dr. Çelik, “Cumhuriyet, Anadolu insanının ayağa kalktığı, kendini tanıdığı ve geleceğe güvenle bakmaya başladığı büyük bir tarihsel dönüm noktasıdır.” ifadelerini kullandı. Yaklaşık 45 yıldır Almanya’da yaşayan ve Alman arşivlerinden Kurtuluş Savaşı yıllarında Alman bilim insanlarının Cumhuriyet’e olan katkılarını belgelendiren Dr. Çelik, Cumhuriyet’i “her şeyden önce doğru tespit ve hür düşünenlerin bir eseri” olarak nitelendirdi.

Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının eseri Cumhuriyet, kurucu lider Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının Türk milletine armağan ettiği en önemli eserdir. 29 Ekim 1923 sabahı Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte bir devir kapanmış, yeni bir dönemin sayfaları hızla yazılmaya başlanmıştır. Bu yeni dönemin doğru anlaşılması, her Türk vatandaşı için son derece önemlidir.

Türkiye’nin 29 Ekim 1923’te dünyaya ilan ettiği “Türkiye Cumhuriyeti”, o günün yerli ve yabancı ajanslarının bir numaralı haberi hâline gelmiştir. Devletin adı henüz telaffuz edilmese de, millî egemenlik ve hür seçimlere dayalı, Avrupa ile savaşı sona erdiren çağdaş ve modern bir cumhuriyet olacağı açıktı. Bundan birkaç ay önce, 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması ile yeni Türk devletinin bağımsızlığı dünya devletleri tarafından resmen tanınmıştı. Lozan’daki imzalar, Türk milletinin binlerce kilometrelik cephelerde sürdürdüğü uzun savaşların sonunu getirmiş, Mudanya Ateşkes Antlaşması’ndan itibaren süren süreç kalıcı bir barışa dönüşmüştü.

TÜRK MİLLETİ 29 EKİM 1923’E NASIL GELDİ?

Balkan Savaşları, Türklerin kolunu kanadını kırmış, yurtlarını kaybeden milyonlarca insan Anadolu’ya sığınmıştı. Ancak henüz bu göçmenler iskan edilemeden Birinci Dünya Savaşı patlak verdi. Fakir milletin çocukları, geri dönmeyeceklerini bilerek uzak coğrafyalara gönderildi. Yemen’de sıfır başarı ihtimaliyle çarpışanlar, Allahuekber Dağları’nda -35 derecede donarak şehit olanlar, İngiliz toplarına göğsünü siper eden Çanakkale kahramanları, Galiçya’dan sağ dönemeyen Osmanlı tümenleri bu fedakârlığın simgeleriydi. En acısı, Türklerin savunmak istediği kutsal topraklardaki kardeş halkların, bir İngiliz casusu olan Lawrence’ın peşine takılmalarıydı.

Süveyş Kanalı’na yürüyenlerden esir düşen 10 bin Osmanlı askeri, yıllar sonra yurda döndüklerinde gözlerini kaybetmişlerdi. Tarih, bu acıları da unutulmaması için sayfasına not etti.

GENÇ SUBAYLARIN DENEYİMİ VE İHANETİN İZLERİ

Savaşlardan sağ kalan Osmanlı’nın genç subayları, ihaneti, açlığı, dostluğu ve kahramanlığı aynı cephelerde yaşadılar. Dört yıl süren bu yıkımın ardından, Anadolu’nun yalnızca bazı şehirlerini evlatlarına bırakabildiler. Kudüs’ü İngilizlere terk ederken gözyaşlarını tutamayan askerler, aynı anda Arapların Yahudi yerleşimcilerle ve İngiliz işgalcilerle sevinç içinde olduklarını gördüler. Özellikle güney cephelerinde insanüstü bir direniş gösteren Osmanlı askeri, “Müslüman kardeşimden bana ihanet geliyorsa ben burada niçin savaşıyorum?” diye sorgulamaya başladı. Yaralı askerlerin çoğu Anadolu’ya dönerken çöllerde hayatını kaybetti, yalnızca çok azı evine ulaşabildi.

SON VATAN TOPRAĞI VE İŞGAL GÜNLERİ

Okul kitaplarında “Dostumuz Almanya yenildiği için biz de yenilmiş sayıldık” denilse de, gerçekte Mondros Ateşkes Antlaşması ile silahlar bırakıldı. Ardından Sevr Antlaşması ile Anadolu toprakları paylaşılmak istendi.

Türk milleti ise son vatan toprağını savunmak için Mustafa Kemal ve arkadaşlarının etrafında kenetlendi. “Burası şu devletin, şurası bu devletin” hayalleriyle Türkleri bitmiş sayan işgalciler yanıldılar. Çünkü daha birkaç yıl önce Çanakkale’de “Geçilmez” dedirten Türkler, aynı iradeyi yeniden ortaya koydular. İngilizler, Yunanlıları kışkırtarak Anadolu’nun içlerine kadar ilerlemelerini sağladı.

Fransızlar ise Adana’da Ermeni çetelerini kendi üniformalarıyla donatarak sözde asayiş sağlamaya çalıştı. Ancak kısa sürede Toroslar’daki Karakoyunlu Yörük Türkmenlerinin sert direnişiyle karşılaştılar. Bunun üzerine Fransa, işin pahalıya patlayacağını anlayınca İstanbul’daki kukla hükümet yerine Ankara’daki Mustafa Kemal’e başvurdu ve Türkiye’yi terk eden ilk işgalci oldu. Türk milletinin en ağır şartlarda gösterdiği birlik ve kararlılık, işgalci güçlerin müttefiklik bağlarını bile zayıflattı.

Kâzım Karabekir Paşa’nın Doğu Anadolu ve Azerbaycan harekâtları, millî direnişin simgesi hâline gelen Kuvâ-yi Milliye gruplarının tarihî başarıları olarak kayda geçti; Kafkasya’da doğan çocuklara yıllarca “Kâzım” adı verildi. Ancak esas zafer oyunu ülkenin batısında oynanacaktı.

Türkleri sahneden silmek için Yunan’ı bir maşaya dönüştürenler, “Kemalistler boyunun ölçüsünü alacaklar.” diyerek özgürlük savaşçısı milleti küçümsüyor; Yunan’ı şımartmak gibi ucuz ve ahlâksız bir siyaseti tercih ediyorlardı.

Boğaz’dan emir veren İngiliz işgal komutanı, emrindeki Damat Ferit Hükûmeti’nin çaresiz sadrazamı ve Bursa’da Osman Gazi’nin türbesine saygısızlık eden Yunan komutanı Venizelos, kendilerinden fazlasıyla emindiler. Hepsinin beklediği tek şey, Ankara’da toplanan Mustafa Kemal ve vatansever müttefiklerinin ne yapacağıydı. Emperyalist cephenin biri cahil, diğeri korkak, öbürü hain tek arzusu, Türklerin son vatan topraklarını da ellerinden almaktı.

TÜRKLER KENDİ KADERİNİ KENDİLERİ YAZIYOR

26 Ağustos 1922 sabahı, henüz şafak sökmeden başlayan topçu ateşleriyle Türk ordusunun Büyük Taarruzu harekete geçti. Kısa sürede Tınaztepe ele geçirildi, ardından Belentepe ve Kalecik Sivrisi düşmandan temizlendi. Ertesi gün, şafak sökerken Afyon ovasına sel gibi akan Türk süvarileri, yalnızca bir cepheyi değil, Türk milletinin makus talihini de tarihin sayfalarından silmekte olduklarının farkındaydılar. İşgalciler panik içinde İzmir yönüne çekilirken, Zafertepe Çalköy’de bir evin bahçesinde kırık bir kağnı üzerine muharebe haritasını seren Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanında Fevzi Paşa ve İsmet Paşa ile birlikte son durumu değerlendirdi.

Ve o tarihî emir verildi: “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”

Türk ordusunun durmaksızın, nefes aldırmadan sürdürdüğü bu ileri harekât, sadece Yunan ordusunu değil, onların arkasındaki emperyalist savaş baronlarını da şaşkına çevirdi. Artık Türk milleti, kendi kaderini kendi elleriyle yazıyordu. Afyon’dan sökülen işgalciler İzmir’i yakarak kaçtı ama külü bile çok değerli olan vatanın yaraları tez zamanda sarılmaya başlandı.

LOZAN MASASI’NDA DA ARTIK DAHA GÜÇLÜYDÜK

İzmir’e giren Türk ordusu, önce şehirde asayişi sağladı, ardından ekonomik tedbirleri tek tek uygulamaya koydu. Kısa süre içinde Marmara Denizi’ne yönelen Türk ilerleyişi, Avrupa başkentlerinde büyük bir endişe yarattı. İstanbul, Londra, Paris ve Roma arasında kurulan telgraf hatlarında tek bir soru dolaşıyordu: “Türkleri nasıl durduracağız?” Atina’da ise işler tamamen karışmıştı; Yunan hükûmeti çökmüş, iç huzursuzluk zirveye çıkmıştı.

İstanbul’da Damat Ferit istifa etmek zorunda kaldı, Padişah Vahdettin ise ülkeyi terk etti. İşgal güçleri, bir süre önce zorla girdikleri İstanbul’dan bu kez kendileri çıkmak için teklif götürdüler. Savaş boyunca Yunan ordusunu öne sürerek kendi ellerini kirletmeden sonucu bekleyen İngilizler, bu kez geri çekilmenin yollarını arıyor ve “Gelin görüşelim.” diyerek masaya oturmak istiyorlardı. Bu tablo, İngiliz entrikasını anlamak açısından dikkat çekicidir. Türk ordusu İstanbul’a girdiğinde, yüz binlerce insan dört yıl aradan sonra çocuklarıyla kucaklaştı; sevinç çığlıkları her evden duyuluyordu. Savaşı başlatan işgalciler, zaferin ardından Türkleri Lozan’a barış görüşmelerine davet etmek zorunda kaldılar. Sonunda, uzun ve zorlu müzakerelerin ardından işgalciler, “Geldikleri gibi gitmeyi” kabul ettiler. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması ile Türk askerini selamlayarak İstanbul’dan ayrıldılar.

YENİ DEVLETİN YENİ REJİMİ

13 Ekim 1923’te Ankara, Türkiye’nin başkenti ilan edildi. Artık yeni kurulan devletin bir isme ve bir devlet başkanına ihtiyacı vardı. O tarihe kadar Mustafa Kemal Paşa, hem devlet başkanlığı hem de TBMM başkanlığını yürütmekteydi. Bunun yanı sıra, bazı yabancı devletler de Türkiye’deki yeni rejimin açık ve net biçimde tanımlanmasını istiyorlardı. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet resmen ilan edildi. Böylece “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” ilkesi hayata geçirilmiş oldu. Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyet’i ilan ederken, yönetimin getirdiği demokratik anlayışın zamanla daha da genişletilmesini ve ülkede çoğulcu demokrasinin kökleşmesini amaçlıyordu.

CUMHURİYET’İN İLANI İLE NE DEĞİŞTİ?

Millî Mücadele’nin en başından beri hedeflenen ulusal egemenlik anlayışı, Cumhuriyet ile en büyük adımını attı. Yönetim kadroları yeniden düzenlendi; başbakan, cumhurbaşkanı ve meclis başkanı yetkileri birbirinden ayrıldı.

Türkiye’nin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk oldu. İlk Başbakan İsmet İnönü, ilk Meclis Başkanı ise Fethi Okyar’dı. Fevzi Paşa zaten ordunun başında bulunuyordu.

Böylece “Meclis Hükûmeti Sistemi” tarihe karıştı ve bakanlar kurulu kabine sistemine geçildi. Yürütme işleri hızlandı, devletin işleyişi modern bir yapıya kavuştu. En önemlisi, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu tüm dünyaya ilan edildi.

CUMHURİYET’İN HAYATA GEÇİRDİĞİ YENİLİKLER

Cumhuriyet idaresi, 29 Ekim 1923’ten sonra ardı ardına birçok yeniliği hayata geçirdi. Bunları ana hatlarıyla şöyle özetleyebiliriz:

  • Ulusal egemenlik ve demokrasi anlayışı sağlam temellere oturtuldu.
  • Yeni kurulan Türk Devleti’nin rejimi belirlenerek tartışmalara son verildi.
  • Yetki karmaşası ortadan kaldırıldı, yönetimde görev ve sorumluluklar netleştirildi.
  • Medreseler kapatılarak modern okullar açıldı.
  • Harf Devrimi ile Latin harfleri kabul edildi.
  • Modern üniversiteler kuruldu.
  • Kıyafet ile giyim kuşamda yenilikler yapıldı.
  • Ölçü birimleri değiştirildi.
  • Soyadı Kanunu çıkarıldı; Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadı verildi.
  • Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı, yasalar önünde kadın-erkek eşitliği sağlandı.
  • Laiklik ilkesi anayasaya girdi; din ve devlet işleri birbirinden ayrıldı.
  • Dini esaslara göre çalışan mahkemeler kaldırıldı.
  • Tarımda yeni aletler kullanılmaya başlandı; köylere elektrik ve telefon götürüldü.
  • Ülkenin dört bir yanında yollar, köprüler, barajlar, limanlar, fabrikalar, havaalanları ve demiryolları inşa edildi.
  • İmkânlar ölçüsünde yabancı şirketlerin imtiyazları ellerinden alındı, sanayi tesisleri millîleştirildi.

Cumhuriyet bir bedeldir; bu bedelin karşılığı ise Türkiye coğrafyası üzerinde yükselen Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’dir. Cumhuriyeti gerçekten anlamak için tarihi doğru okumak ve geleceğe dair umutları yine bu coğrafya merkezli olarak düşünmek gerekir.

Cumhuriyet’in değerini kavrayabilmek için, ondan önceki on yılın sancılarını ve mücadelelerini bilmeden bir yorum yapmak mümkün değildir. Uzak cephelerde canını veren binlerce şehidin kahramanlıklarını birkaç satıra sığdırmak imkânsızdır. Onların anlaşılması, ancak bugün kendilerine dualar gönderebilenlerin kalbinde mümkündür.

Çoğunun mezar taşı bile olmayan bu kahramanların yenildikleri cepheler, onların başarısızlığı değil, insanlığın samimiyetsizliği, cehaleti, bilgisizliği ve ihanetinin bir göstergesi olarak görülmelidir.

CUMHURİYET’İN ANLAMI

Cumhuriyet, demokrasinin en sağlıklı biçimde hayat bulduğu rejimin adıdır. Ulusal egemenlik esastır ve milletin kendi kaderini kendisinin tayin etmesini sağlar. Cumhuriyet döneminde yaşanan sıkıntılar, rejimin hastalıklı olduğundan değil, kimi bürokrat elitlerin yanlış uygulamalarından ve halkın eğitim seviyesinin düşük olmasından kaynaklanmıştır. Halka yukarıdan bakan bir anlayış, zorlama ve dayatmalarla ülkeyi yönetmeye çalıştıkça halk ile arasındaki bağ zayıflamış; bu da milletin devletine soğuk gözlerle bakmasına yol açmıştır.

TARTIŞMALAR VE ELEŞTİRİLER

Cumhuriyet’in öncü kadroları, 80 yıl boyunca eleştirildi. Ancak bu eleştiriler çoğu zaman yapıcı bir değerlendirme olarak görülmedi; tam aksine, “ihanet” damgasıyla yaftalanarak karşı cepheye itilmenin gerekçesi oldu. On yıllar boyunca halkın bir kısmı, geçilmekte olan nazik köprüde önder kadroya destek olmak yerine, yola diken döşediklerinden şikâyet edildi. Oysa karşı kanatta yer alanların çoğu, gelenekçi bir dünyadan geldikleri için hızlı değişimi kabullenemeyen, özellikle kültürel kayıpların geri döndürülemez olacağına inanan insanlardı.

YENİLİK VE MUHALEFET ARASINDA

İdari kadro, her alanda köklü ve kaçınılmaz reformları gerçekleştirmek isterken; muhalifler, hızlı devrimlerin Türk milletinin sosyo-kültürel yapısında onarılmaz yaralar açacağını savundu. “Batı’ya yaklaşmak, bilime ve muasır medeniyete koşmak, dinî değerlere uzak kalmak demek değildir.” diyenler ile yenilikçi iktidarın keskin adımları çoğu zaman ortak bir noktada buluşamadı. Oysa dünyanın en stratejik noktasında yer alan Türkiye için ortak akıl, milletin bekası açısından vazgeçilmezdi.

CUMHURİYET SERÜVENİ VE MİRASI

Son Türk Devleti’nin Cumhuriyet serüvenine tarihsel bir bakış attığımızda, 29 Ekim 1923’te 11 milyonluk bir nüfusla kurulan Cumhuriyet’in kurucu nesilleri artık hayatta olmasa da, onların mirası yaşıyor. “Ey Türk Gençliği” hitabında dile getirildiği gibi, Cumhuriyet’in gerçek sahibi yeni nesillerdir. Türk gençliği, bu emanete sahip çıktıkça, “Bu ülke benim.” dedikçe, Cumhuriyet fikri ve vicdanı hür nesiller yetiştirmeye devam edecektir.

Cumhuriyet’in 102. yılı Nürnberg’de kutlandı

Türkiye’nin Nürnberg Başkonsolosu Fatma Taşan Cebeci, Nürnberg Meistersingerhalle’de Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu düzenledi. Etkinliğe yerel siyasetçiler, Türk ve Alman STK temsilcileri ile seçkin davetliler katıldı. Genç piyanistler İlyun Bürkev ve Can Saraç Cumhuriyet konseri verdi.

Mustafa AKBABA / NÜRNBERG

ÇOK SAYIDA DAVETLİ KATILDI 

Başkonsolos Fatma Taşan Cebeci’nin misafirlerini girişte karşıladığı resepsiyona Orta Frankonya Vali Yardımcısı Birgit Riesner, Muavin Konsolos Arzu Çağlayan, Ataşe Bahadır Urhan, Din Hizmetleri Ataşesi Necmettin Saydan, Eğitim Ataşesi Mustafa İkbal, Çalışma Ataşesi Ali Haksever, milletvekilleri Arif Taşdelen ve Ralph Edelhäußer katıldı.

Türk Konfederasyon Yönetim Kurulu üyesi Ahmet Yılmaz, UİD Bölge Başkanı Yılmaz Deliduman, DİTİB, IGMG, MÜSİAD, Türk Federasyon, ADD Nürnberg, Saadet, SPD, CSU, Yeşiller ve FDP yönetici ve temsilcileri ile yerel siyasetçilerden Aynur Kır ve diğerleri, Hayat Günlük Bakımevi, Türk-Alman Tabipler Birliği iş dünyası ve sivil toplum kuruluşlarından temsilciler de etkinlikte yer aldı.

Genç piyanist İlyun Bürkev

Toplamda yaklaşık 600 Türk ve Alman davetli etkinlikte bir araya geldi. Tören, saygı duruşu ve Türkiye ile Almanya milli marşlarının okunmasıyla başladı. Ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kutlama mesajı dinleyicilerle paylaşıldı.

Orta Frankonya Vali Yardımcısı Birgit Riesner

“BAVYERA’DA 200.000 TÜRK VATANDAŞI YAŞIYOR”

Orta Frankonya Vali Yardımcısı Birgit Riesner, Türkiye Cumhuriyeti’nin 102. kuruluş yıl dönümünde Türk topluluğuna hitap etti. Riesner, Türklerin Bavyera’nın sosyal ve ekonomik hayatına katkılarını vurgulayarak, “Bavyera’da yaklaşık 200.000 Türk vatandaşı ve 350.000 civarında Türk kökenli insan yaşamaktadır. Onlar, kültürel yaşamı şekillendiriyor, sosyal yapıya katkı sunuyor ve şehirlerdeki ortak yaşamı mümkün kılıyor” dedi. Ayrıca Orta Frankonyalıların büyük bölümünün Türkiye’yi tatil ülkesi olarak tanıdığını, nesiller boyu süren dostluk bağlarının ekonomik ve kültürel ilişkileri güçlendirdiğini belirtti.

“KARDEŞ ŞEHİRLER GÜVEN VE ANLAYIŞ İNŞA EDİYOR”

Riesner konuşmasında, Nürnberg ile Antalya, Erlangen ile Beşiktaş ve Fürth ile Marmaris arasındaki kardeş şehir ilişkilerinin öğrenci değişim programları ve kültürel projeler aracılığıyla somut bir iş birliği zemini oluşturduğunu vurguladı. Bu ilişkilerin yalnızca sembolik olmadığını, doğrudan karşılaşmalar yoluyla güven, anlayış ve kalıcı dostluklar inşa ettiğini ifade etti. Riesner, “İnsanların bir araya geldiği yerleri korumalı, okulları, dili ve mesleki eğitimi teşvik etmeli ve karşılıklı değişim alanları yaratmalıyız” sözleriyle, günlük hayatta gerçekleşen sosyal etkileşimlerin ve dayanışmanın önemine dikkat çekti.

“TÜRK KÖKENLİLER BAVYERA’YI ZENGİNLEŞTİRİYOR”

Konuşmanın sonunda Riesner, Türkiye ve Bavyera arasındaki güçlü bağlara değindi, hem Cumhuriyet’in yıl dönümünü hem de bölgede çeşitliliği ve iş birliğini kutladı. “Bavyera’da özgürlük ve hukukun üstünlüğü hâkimdir. Türk ve Türk kökenli vatandaşlarımız bu topluluğun ayrılmaz bir parçasıdır ve Bavyera’yı sosyal, kültürel ve ekonomik olarak zenginleştirmektedirler” ifadeleriyle hem teşekkür hem de geleceğe yönelik dostluk mesajı verdi.

Türkiye’nin Nürnberg Başkonsolosu Fatma Taşan Cebeci

“CUMHURİYETİ İLELEBET YAŞATMAK BİZİM GÖREVİMİZDİR”

Türkiye’nin Nürnberg Başkonsolosu Fatma Taşan Cebeci ise yapmış olduğu konuşmasında, Türkiye Cumhuriyeti’nin Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde verilen bağımsızlık mücadelesinin onurlu duruşunu vurguladı. “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük eserinde bu kutsal mirasın emanetçileri olarak Cumhuriyet’i ilelebet yaşatmak ve daima ileriye taşımak hepimizin en büyük sorumluluğudur” ifadeleriyle, Cumhuriyet’in 102 yıllık mirasını ve milli kahramanlarımızı anma sorumluluğunu dile getirdi. Cebeci, Cumhuriyet’in özgürlük, bağımsızlık ve demokrasi için temel bir değer olduğunu belirterek, aziz şehitlerimiz ve fedakar gazilerimizi minnet ve saygıyla andı.

“TÜRKİYE-ALMANYA İLİŞKİLERİNDE DERİN BAĞLAR OLUŞTURUYOR”

Cebeci, konuşmasında Türkiye’nin modernleşme hamleleri ve kapsayıcı kalkınma vizyonuna da değindi. Ülkenin uluslararası arenadaki gücü, genç ve eğitimli nüfusu ile sosyal devlet anlayışı sayesinde birçok alanda kalkınma sağladığını belirtti. Almanya ile ilişkilerde ise, “İkili ekonomik ve ticari ilişkilerimizin temelini Almanya’daki üç buçuk milyonu aşan Türk toplumu oluşturmaktadır” diyerek, Türkiye-Almanya bağlarının ekonomik ve sosyal boyutlarını öne çıkardı. İkili ticaret hacminin 50 milyar dolara ulaştığını, bu sayıyı 60 milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini ifade etti ve dijitalleşme, yeşil enerji, lojistik gibi alanlarda gelecekte büyük potansiyel bulunduğunu vurguladı.

“TÜRK TOPLUMU İKİ ÜLKE İÇİN BİR HAZİNE”

Cebeci, Almanya’daki Türk toplumunun her iki ülke için stratejik bir öneme sahip olduğunu belirterek, “Almanya Türk toplumu, hem Türkiye hem de Almanya için birer hazineye dönüşmüştür” dedi. Konuşmasında, Türklerin Almanya’daki sosyal, kültürel ve ekonomik katkılarını, başarılı politikacılar, iş insanları, bilim insanları, yazarlar, doktorlar ve sporcular aracılığıyla ortaya koyduklarını ifade etti.

Ayrıca Türk toplumunun uyum, eğitim ve toplumsal katılım gibi alanlarda Almanya ile Türkiye arasında köprü işlevi gördüğünü belirterek, iki ülkenin ortak değerlerinin korunması ve güçlendirilmesinin önemine dikkat çekti.

“VATANDAŞLARIMIZIN HAKLARINI KORUMAK ÖNCELİĞİMİZDİR”

Cebeci, konuşmasının bu bölümünde uluslararası arenada Türkiye’nin itibarını yükseltme ve yurtdışındaki vatandaşların haklarını koruma konusundaki kararlılığını dile getirdi: “Uluslararası arenada ülkemizin itibarını yükseltmek ve yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın haklarını korumak için durmaksızın hizmet veren harici teşkilatımızla her zaman onur ve gurur duyuyorum. Ülkemiz Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren bağımsızlığımıza kast eden her türlü zorlukla kararlılıkla mücadele etmiştir. Türkiye, FETÖ, PKK, DHKP-C ve bağımsızlığa kasteden diğer terör örgütleriyle kararlılıkla mücadeleye devam edecektir. Türkiye için Almanya ile ilişkiler her dönem özel bir yere sahiptir.”

Genç piyanistler İlyun Bürkev ve Can Saraç

GENÇ PİYANİSTLER SAHNE ALDI

Cumhuriyetin 102. yılı kutlamaları kapsamında genç piyanistler İlyun Bürkev ve Can Saraç sahne aldı. Konserde klasik müzik eserleri geniş bir repertuvarla dinleyiciyle buluştu.

Piyanist Can Saraç

Johann Sebastian Bach, Wolfgang Amadeus Mozart, Ludwig van Beethoven, Saint-Saëns, Frederic Chopin, Johannes Brahms, Maurice Ravel ve Aleksandar Skrjabin’in eserleri seslendirildi. Konser, salonu dolduran seyirciler tarafından büyük alkış ve tezahüratla karşılandı. Dinleyiciler, genç piyanistlerin performansını beğeniyle izledi.

NÜRNBERG TÜRK HALK OYUNLARI TOPLULUĞU’NDAN KÜLTÜR ZİYAFETİ

1977 yılında merhum Ekrem Aydoğan tarafından kurulan ve bugün Burak Kumru’nun liderliğinde faaliyet göstermeye devam eden Nürnberg Türk Halk Oyunları Topluluğu, dans performanslarıyla geceye renk kattı.

KÜLTÜREL ZİYAFET

Programın sonunda, Türk mutfağının seçkin lezzetleri Dokur Catering tarafından davetlilere ikram edildi.

Nürnberg Belediye Başkanı Marcus König Türk basınıyla buluştu

CUMHURİYET BAYRAMI’NDA ANLAMLI BULUŞMA

Cumhuriyet Bayramı’nın coşkusunun yaşandığı 29 Ekim günü, Nürnberg’de anlamlı bir buluşma gerçekleşti. Nürnberg Büyükşehir Belediye Başkanı Marcus König (CSU), Cumhuriyet Bayramı’nın 102. yılı dolayısıyla Türk basın mensuplarıyla Golden Restaurant & Barbecue’da öğle yemeğinde bir araya geldi.

ŞEHİR VE TOPLUMSAL KONULAR MASAYA YATIRILDI

Toplantıda şehir ve toplumsal konular üzerine kapsamlı bir sohbet gerçekleştirilirken, Bavyera Eyaleti’nde 8 Mart 2026’da yapılacak yerel seçimlerde Nürnberg Belediye Meclisi üyeliği için aday olan Türk kökenli siyasetçi Muhammed Gür ile programın koordinatörü İsmail Akpınar da hazır bulundu.

Göç, çok kültürlü yapı, şehir planlaması, ulaşım ve ekonomik projeler gündeme gelirken, Başkan König Türk toplumunun şehrin sosyal ve ekonomik yaşamında önemli bir rol oynadığını vurguladı ve şehrin altyapı ile ekonomik planlamadaki önceliklerini açıkladı.

“ÇEŞİTLİLİK NÜRNBERG’İN ZENGİNLİĞİDİR”

Başkan König, Stadtbild tartışmasıyla ilgili sorulara yanıt verirken, “Nürnberg tarih boyunca ticaretin ve kültürlerin kesiştiği bir şehir oldu. Bugün de başarımızın temelinde bu çeşitlilik yatıyor. Türk toplumu başta olmak üzere göçmenler ekonomiye ve toplumsal yaşama büyük katkı sağlıyor. Farklı kültürler şehrin lezzetini, ruhunu ve gücünü oluşturuyor. Nürnberg, uluslararası öğrenciler ve uzmanlar için yeni fırsatlar sunarak geleceğe açık bir kimlik geliştiriyor. Herkes dürüstçe çalıştığı sürece şehrin bir parçasıdır; ancak sistemi kötüye kullananlara tolerans yoktur. Çeşitlilik Nürnberg’in zenginliğidir” dedi.

NÜRNBERG YABANCILAR DAİRESİ’NDE BEKLEME SORUNU

Nürnberg’de yabancılar dairesiyle ilgili şikâyetler hakkında konuşan Başkan König, “Almanya’nın diğer büyük şehirlerinde de benzer sorunlar yaşanıyor: Essen, Duisburg, Dortmund ve Münih’te süreçler yavaş; küçük şehirlerde başvurular daha hızlı tamamlanıyor. Nürnberg’deki yabancılar daireleri, özellikle çift vatandaşlık başvurularında yoğun bir iş yükü altında bulunuyor” dedi.

PERSONEL ARTIRIMI VE DİJİTAL YATIRIMLAR

Belediye, dairedeki yoğunluğu azaltmak için personel sayısını artırdı ve dijital sistemleri güçlendirdi. Nürnberg Yabancılar Dairesi, Almanya’nın en dijital dairelerinden biri olarak ödüllendirildi. Ancak yasa değişiklikleri ve sürekli güncellemeler, başvuruların karmaşık hâle gelmesine yol açıyor. Başkan König, her başvurunun titizlikle incelendiğini ve eksik belge veya hata durumunda sürecin uzadığını vurguladı. Ayrıca bazı işlemler federal kurumlarla yürütüldüğü için bekleme sürelerinin uzadığını söyledi.

MERKEZİ ÇÖZÜM ÖNERİLDİ

Başkan König, son bir yılda yaşanan yasa değişikliklerinin süreci daha da karmaşık hâle getirdiğini belirtti. Başvuruların süresi 3 yıldan 5 yıla çıktı, çift vatandaşlık kuralları değişti. König, çözüm olarak Almanya genelinde beş büyük merkezi daire kurulmasını önerdi. Bu merkezler başvuruları hızlı ve merkezi olarak yürütecek, şehirler ise konut, okul, çocuk bakımı ve dil kursları gibi hizmetlerden sorumlu olacak. Böylece başvuru sahiplerinin yanlış kanallara yönlendirilmesi önlenecek ve süreç hızlanacak.

VATANDAŞLIK TÖRENİYLE YOĞUNLUK GÖZLER ÖNÜNE SERİLDİ

Başkan König, personel artırımı ve dijitalleşmeye rağmen başvuru yoğunluğunun devam ettiğini vurguladı. 19 Şubat’ta Meistersinger-Halle’de yaklaşık 4.300 kişi vatandaşlık törenine katılacak; bu, önceki yıllara göre dört kat fazla. Artan yük, daire çalışanları için büyük bir organizasyon sorunu yaratıyor. König, merkezi bir çözümle sürecin hızlanacağını ve başvuru sahiplerinin doğru kanallardan daha hızlı hizmet alacağını ifade etti.

BORÇ YÜKÜ VE MALİ PLANLAR

Nürnberg şehrinin ciddi borç yükü bulunduğu iddialarına değinen Başkan König, belediyenin borçları uzun vadede azaltmak ve mali istikrarı sağlamak için çeşitli plan ve stratejiler geliştirdiğini ifade etti. Başkan, gelir konusunda herhangi bir sorun yaşanmadığını belirterek, güçlü iş dünyası ve özellikle Türk toplumu sayesinde ticaret vergilerinde önemli bir artış sağlandığını söyledi. König, “Belediye ticaret vergilerini artırmak için yeni bir vergi uygulamadı; artış tamamen yeni işletmelerin açılması ve ekonomik faaliyetlerin çoğalmasından kaynaklandı” dedi.

TİCARET GELİRLERİ VE KAMU HİZMETLERİ

Başkan König, Nürnberg’de 25.000 şirketin kayıtlı olduğunu ve ticaret vergisinin 490 milyon Euro’dan 690 milyon Euro’ya yükseldiğini belirtti. Bu gelirlerin okullar, yollar, 5G ve internet altyapısı gibi kamu hizmetlerinin finansmanında kullanıldığını ifade eden König, sorunun esas olarak yapısal olduğuna dikkat çekti. Federal hükümetin aldığı sosyal harcama kararları, artan vatandaşlık yardımları ve genişleyen konut desteklerinin belediyenin bütçesini zorladığını aktaran Başkan, engelli merkezleri, yaşlı bakımı ve diğer sosyal hizmetlerin de mali yükü artırdığını söyledi.

PERSONEL YATIRIMI VE TASARRUF ÖNLEMLERİ

Başkan König, belediyenin personel sayısını artırdığını ve dijitalleşmeye yatırım yaptığını, ancak yine de tasarruf önlemleri almak zorunda kaldıklarını belirtti. König, 300 yeni personel işe alındığını, ancak 300 boş pozisyonun doldurulmamasıyla yaklaşık 30 milyon Euro tasarruf hedeflendiğini ifade etti. Nürnberg’de hâlen 12.000 çalışan bulunduğunu ve 1.000 açık pozisyon olduğunu belirten Başkan, 300 pozisyonun iptal edilmesine rağmen hâlâ 700 personel arandığını söyledi. König, göçmen kökenli çalışanların şehirdeki ekonomik ve sosyal hizmetlerin sürdürülebilirliği açısından önemli bir rol oynadığını vurguladı.

MÜNİH OLİMPİYATLARI REFERANDUMU

Münih Olimpiyatları referandumunun etkilerini değerlendiren Başkan König, “Referandumlara ve büyük projelere destek vermek önemli. Nürnberg-Münih bağlantısından 1972’den beri yararlanıyoruz ve ICE ile 1 saatte Münih’e ulaşabiliyoruz. Olimpiyattan da fayda sağlayacağız; oteller ve şehir turizmi kazanacak” dedi.

QUELLE ARAZİSİNİN GELECEĞİ

Başkan König, “Eski Quelle arazisini sıkça ziyaret ediyorum çünkü şehir burada ciddi yatırımlar yapıyor. 48.000 m² kiralanan alanda 1.200 belediye çalışanı merkezi bir konuma taşınıyor; Yabancılar Dairesi de buraya taşınacak. Ulaşım, ofis koşulları ve bekleme süreleri iyileştiriliyor, insanlar sırada beklerken alışveriş merkezinde zaman geçirebilecek” dedi.

BASIN MENSUPLARI MEMNUN KALDI

Etkinliğe katılan basın mensupları, Başkan König’in davetinden duydukları memnuniyeti dile getirdi. Toplantı, karşılıklı iyi dileklerin sunulmasının ardından hatıra fotoğrafı çekimiyle sona erdi. Toplantı sonunda davetlilere Restoran yetkilisi Yılmaz Deliduman tarafından yemek ikramında bulunuldu.

Nürnberg Belediye Başkanı Marcus König’den Cumhuriyet Bayramı mesajı

NÜRNBERG / Mustafa AKBABA 

Nürnberg Büyükşehir Belediye Başkanı Marcus König (CSU), 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla şehirde yaşayan Türk vatandaşlarına kutlama mesajı yayımladı.

Başkan König mesajında, “Bugün, Nürnberg’de yaşayan birçok Türk kökenli vatandaş, Türkiye Cumhuriyeti’nin 102. kuruluş yıldönümünü kutluyor. Cumhuriyet Bayramı’nızı içtenlikle kutluyor, Nürnberg’deki tüm Türk vatandaşlarına güzel bir bayram diliyorum. Türk topluluğu, onlarca yıldır şehir toplumumuzun sağlam ve değerli bir parçası olarak yer alıyor; ekonomi, kültür, eğitim ve sosyal yaşam alanlarında büyük bir özveriyle katkı sağlıyor. Antalya ile olan kardeş şehir ilişkimiz, Nürnberg ile Türkiye arasındaki bu yakın bağ ve dostluğun simgesidir” ifadelerini kullandı.

König, Almanca yayımladığı mesajını Türkçe olarak “Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun!” ifadesiyle tamamladı.

Resimin kaynağı: Christine Dierenbach/ Stadt Nürnberg

Münih’te 60 metrekare daireye 2900 euro kira şoku

MÜNİH’TE DUDAK UÇUKLATAN KİRA FİYATI

Münih, Almanya’nın en pahalı şehirlerinden biri olmayı sürdürüyor. Ancak son ilanlardan biri, artık normal gelirli bir çalışanın şehir merkezinde yaşamasını neredeyse imkânsız hale getirdi.
Maxvorstadt’taki 59,45 metrekarelik bir maisonette daire, aylık 2550 € net kira bedeliyle piyasaya çıktı. Aidat ve ısıtma masrafları da eklendiğinde, toplam aylık ödeme 2839 €’ya ulaşıyor.
Bu, metrekare başına 42,89 € anlamına geliyor — yani şehir ortalamasının neredeyse iki katı.

ORTALAMA MAAŞLA BU KİRA NASIL ÖDENİR?

Emlak platformu ImmoScout24’e göre Münih’te ortalama kira m² başına 20,05 € civarında. Maxvorstadt çevresinde bu rakam 24,08 € seviyesinde.
Buna rağmen Isabellastraße’deki bu daire için belirlenen fiyat, bölge ortalamasını neredeyse ikiye katlıyor.
Uzmanlar, bu durumun yalnızca emlak piyasasındaki spekülasyonlarla değil, aynı zamanda şehir merkezinde sınırlı konut arzı ve artan inşaat maliyetleriyle bağlantılı olduğunu belirtiyor.

Ancak gelinen noktada tablo çarpıcı: Münih’te tam zamanlı çalışan bir kişi, ortalama maaşının yarısından fazlasını kiraya ayırmak zorunda kalıyor. Bu da şehirde “yaşamaya değil, sadece kiraya çalışma” algısını güçlendiriyor.

AHŞAP YAPIDA LÜKS DETAYLAR

Dairenin bulunduğu yapı, tarihi bir binanın iç avlusunda inşa edilen modern bir ahşap bina. Dairede asansör, yerden ısıtma, yüksek kaliteli mutfak, balkon ve bodrum deposu gibi donanımlar bulunuyor.
Ayrıca bisikletler için özel e-şarj istasyonu da mevcut. Tüm bu konfor unsurları, fiyatı açıklamaya yardımcı olsa da, kiracı adayları için yine de yüksek bir mali yük oluşturuyor.

Gayrimenkul uzmanları, çevre dostu malzeme kullanımı ve enerji verimliliğinin maliyeti artırdığını kabul ediyor, ancak asıl farkı yaratanın konum olduğunu vurguluyor. Maxvorstadt, Münih’in en merkezi ve prestijli bölgelerinden biri olarak uzun süredir yüksek fiyatlarla öne çıkıyor.

SCHWABING Mİ, MAXVORSTADT MI?

İlanda konum olarak “Schwabing” ifadesi geçiyor. Ancak adres incelendiğinde, dairenin aslında Maxvorstadt sınırlarında bulunduğu anlaşılıyor.
Schwabing ismi, Münih’in en gözde semtlerinden biri olduğu için emlak ilanlarında daha “çekici” bulunuyor. Bu durum, semt adlarının pazarlama aracı olarak kullanılmasının şehirde ne kadar yaygınlaştığını da gösteriyor.

ORTA GELİRLİLER ŞEHİR MERKEZİNDEN UZAKLAŞIYOR

Münih’te son iki yılda kira fiyatları tarihi seviyelere ulaştı. Yeni yapılan binalarda metrekare başına kira 40 € sınırını aşarken, merkez bölgelerde bu rakam artık “normal” kabul ediliyor.
Uzmanlar, orta gelirli vatandaşların şehir merkezinde yaşamalarının giderek zorlaştığını belirtiyor. Kira bedelleri sadece yüksek gelir grubuna hitap eder hale geldi.

Bu eğilimin yakın zamanda değişmesi beklenmiyor. Yeni inşaat izinlerinin azalması, malzeme fiyatlarındaki artış ve yüksek enerji standartları nedeniyle kira seviyelerinin sabit kalması bile başarı olarak görülüyor.
Maxvorstadt’taki bu 60 metrekarelik daire, aslında bu gidişatın sembolü niteliğinde.

KÜLTÜR MERKEZİNDE YAŞAMANIN BEDELİ

Maxvorstadt, Münih’in kültür, sanat ve eğitim merkezlerinden biri. Ludwig-Maximilians Üniversitesi’ne, sanat müzelerine ve kafelere yakınlığıyla her zaman talep gören bir bölge.
Ancak bu cazibe, bugün artık birçok kişi için ulaşılması güç hale geldi. 59,45 metrekarelik daire için talep edilen 2839 € kira, yalnızca merkezi konumun değil, aynı zamanda şehirdeki konut krizinin de bir göstergesi olarak görülüyor.

error: Content is protected !!